İbrahim Müteferrika Kimdir? İlk Türk Matbaası Ne Zaman Açıldı?
İbrahim Müteferrika, Osmanlılar döneminde esir olarak İstanbul’a getirildi. Burada Müslüman oldu ve müteferrikalık yaptı. “Müteferrika”, sarayda padişah veya vezirlerin işlerine bakan görevlidir. Başka diller de bilmesinden dolayı yabancı devletlerle iletişim kuran heyetlerde bulundu. İbrahim Müteferrika, Macaristan’daki öğrenimi sırasında basım ve hak işlerini de öğrendiğinden matbaa kurmak istedi ve 1719-1720 yılları arasında matbaayı kurmayı başardı. 1719 yılında ilk kez Marmara Denizi haritasını basmayı başardı. Böylece Türk Matbaa tarihine ismini yazdırdı.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Matbaa Tarihi
İnsanoğlunun okuma ve yazma ihtiyacı insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanoğlu duygu, düşünce ve yaşantılarını dile getirmek için kalıcı şekiller araştırmış, basit resimlerden, sembolik biçimlere ve sonuçta harf dizilerine ve yazı sistemlerine ulaşmıştır. İnsanoğlunun yazıyı bulmasıyla birlikte bilgiyi çoğaltma, yayma ve saklama ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Eskiden, taş, metal ve tahta malzemeler oyularak kalıplar elde edilir ve bunların yardımı ile resimler yapılırdı. Uzun yıllardır bilim çevrelerinde matbaanın kimler tarafından bulunduğu önemli bir tartışma konusudur. Birçok araştırmacı, matbaanın Çinliler tarafından bulunduğu fikrini savunmaktadır. Bu konudaki en önemli görüşlerden birini savunan T. Bossert’e göre; basım sanatının bir toplumda icat edilip geliştirebilmesi için üç önemli şartın olması gerekmektedir.
- Harf sayısı az bir abece kullanılması,
- Okuma arzusunun artmış ve kitapların çok artmakta olması,
- Kâğıdın bilinip kullanılması
İbrahim Müteferrika Kimdir?
Matbaa denilince akla ilk gelenlerden biri olan İbrahim Müteferrika, 1674 yılında Macaristan’ın Kaloşvar şehrinde doğdu. Yaşam öyküsünü yazmaya çalışan Macar rahibi Imre Karaçun’a göre, 1690’larda Koloszvar’ı ele geçirmeye çalışan Holosburglara karşı Orta Macar Kralı Thököly İmre’nin ayaklanması sırasında Türklere esir düşmüş, İstanbul’da esir pazarında satılmış, zor altında Müslüman olmuş, İbrahim adını almış, Türkçeyi, İslamiyet bilimlerini çabucak öğrenip yükselmiştir. Başka diller de bilmesinden dolayı yabancı devletlerle iletişim kuran heyetlerde bulunmuştur. Geçici bir süre için Türkiye’ye davet edilmiş olan Macar Beyi Ferenc Rakoczi’nin hizmetine verildi. Macaristan’daki öğrenimi sırasında basım ve hak işlerini de öğrendiğinden matbaa kurmak istedi.
İbrahim Müteferrika’nın Matbaası
18. yüzyıl başlarında, Avrupa Rönesansı, Osmanlı Türkiyesini etkilemeye başladı. Bu etkileşim neticesinde, toplumun düşünce yapısında ve yaşam biçiminde değişimler oldu. Tarihte III. Selim ile başlayan bu döneme Lâle Devri (1718-1730) denir. Bu etkileşimden Türk yayımcılığı da payını aldı ve 1729’da ilk Türk matbaası kuruldu. Bu sayede basım ve çoğaltma imkanları arttırılarak dil ve coğrafya konularındaki ilk kitapların yayımı gerçekleştirildi. İbrahim Müteferrika, ilk matbaayı kurduktan sonra çıkarmış olduğu kitapların sayfa tasarımlarını ve iç resimlerini hep kendisi yaptı.
Osmanlı Devleti’nde Matbaa Tarihi
Kont Marsigli, 1727 yılında İstanbul’da 90.000 hattatın bulunduğunu söylemektedir. Bunlara bağlı olarak sahaflar, kalemciler, mücellitler, divitçiler ve benzeri esnaflar resmi matbaanın gecikmesinde önemli rol oynamıştır. İstanbul’da İbrahim Müteferrika tarafından ilk Türk matbaası kurulmadan önce çeşitli azınlıkların matbaaları faaliyet gösteriyordu. İspanya’dan göç eden David ve Samuel Nahmias tarafından ilk Yahudi matbaası İstanbul’da kuruldu. Osmanlı Devleti zamanında kurulan diğer bir matbaa ise 1495’de Selanik’te Museviler tarafından açılmıştır.
Aynı yıllarda İstanbul’da azınlık matbaaları kurulmaya başlandı. Öncelikle; 1495’te olmak üzere 1505, 1510, 1511 yıllarında Yahudiler tarafından ilk matbaalar kuruldu. Bu tarihten sonra İstanbul’da; 1513, 1515, 1516, 1518, 1519, 1520, 1530, 1534, 1560, 1567, 1570, 1575, 1579, Selanik’te; 1512’de, Haleb’de 1519’da, Edirne’de 1554’de yeni matbaalar kurulduysa da uzun süre çalışanı olmadı. Daha sonraki yıllarda da Anadolu’da yaşayan azınlıkların matbaaları kuruldu ve buralarda Türkçe, Farsça ve Arapça kitaplar bastırıldı. Kurulan azınlık matbaalarında II. Beyazıt zamanında 19, Yavuz Selim zamanında da 33 kitap basılmıştır. Bu kitapların üzerinde, “II. Bayezid’in himayelerinde basılmıştır.” ibaresi yer almaktadır. III. Murat, Arap harfleriyle basılan Usul’ül-Oklidis (Geometriye Dair) kitabının serbestçe satılması için bir fermanla izin vermiş, IV. Murat zamanında ise İstanbul’da bir matbaa kurulması için izin verilmiştir. Bazı kaynaklar ilk resmi matbaa teşebbüslerinin IV. Mehmet zamanında başladığını vurgulamaktadır.
İlk Türk Matbaasının Tarihi
1692’de Osmanlı’ya katılan İbrahim Müteferrika, Latince, Macarca, Arapça ve Farsça bilmesinden dolayı adeta devletin gören gözü ve duyan kulağı olmuştur. Hem III. Ahmet hem de I. Mahmut döneminde hemen her konuda kendisinden yararlanılmıştır. Resmi görevleri arasında diplomatlık, mihmandarlık, çevirmenlik, müteferrikalık ve hâcegânlık vardır. Ancak İbrahim Müteferrika daha çok bir tarihçi, bilim adamı, yazar ve matbaacıdır. Zaten Türkçe öğrenip İslamiyet’i benimsedikten sonra, kısa bir süre içerisinde Bab-ı Âli’de yükselmeye başlaması ve müteferrikalık yani padişahın özel hizmetine bakan kimse durumuna gelmesi de bu nitelikleri sonucudur.
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından 1720 yılında Paris’e elçi olarak gönderilen Yirmisekiz Mehmed Çelebi yanında oğlu Mehmed Sait Efendi‘yi de götürmüştü. Yirmisekiz Mehmet Çelebi, sefaretnamesinde Fransa’ya yönelik çok önemli bilgileri verirken, oğlu da boş durmamış ve birçok yeniliğin Osmanlı İmparatorluğu’na taşınmasını sağlamıştır. Mehmet Sait Efendi, Paris’te iken bir matbaayı da ziyaret etmiş ve İstanbul’a dönüşünde bu konuda çalışmaya da karar vermişti. İbrahim Müteferrika, İstanbul dönüşü Mehmet Sait Efendi ile tanıştıktan sonra beraberce bir matbaa kurmak için çalışmalara başladılar. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa onların düşüncelerini destekledi. Matbaanın açılmasına ancak dini olmayan eserler basmak şartı ile izin verildi ve Şeyhülislâm Abdullah Efendi’den dinle ilgili olmayan eserlerin basılabileceği yönünde bir fetva, III. Ahmet’ten de uygunluk fermanı aldılar.
Osmanlı Devleti’nde Matbaa Neden Yasaklandı?
Babinger’e göre İbrahim Müteferrika devrine gelmeden çok önce, Osmanlı’da kitap basımı başlamıştı. 1503 yılında David Nahmias İstanbul’daki matbaasında Dört Emir adlı bir eser basabilmiştir. Yine 1627’de patrik Lukaris, alet ve malzemelerini İngiltere’dan getirttiği bir matbaa kurmuş ve ayrıca Akbar Tıbir adlı bir Ermeni 1567 yılında Venedik’ten getirdiği hurufatı kullanarak Basit Ermeni Alfabesi adlı kitabı yayımlamıştır. Bu noktada yazar, önemli bir soruyu açmaya girişmekte ve matbaanın tam anlamıyla kabul edilmesi sürecinde yaşanan gecikmenin nedenleri üstünde durmaktadır. Özellikle devletin esnaf tabakasını oluşturan loncaların, ekmeklerinden olma korkusuyla, matbaanın kendi ülkelerine gelmesini önlemek için ellerinden geleni yaptıklarını Babinger, Evliya Çelebiye dayanarak aktarmaktadır.
Burada aktarılan bir diğer tarihi kaynak da ünlü İtalyan şarkiyatçı G. Donado’ya aittir. Türk edebiyatı üstüne 1688’de kaleme aldığı çalışmasında Donado, İbrahim Müteferrika tarafından kurulan matbaanın geç kabullenilmesi veya yasaklanması ile ilgili olarak şunları söyler: “Türk yazıcıları, bir daha yazı yazamama ve bu durumda geçimlerini meslekleri ile sağlayamama tehdidi ile karşılaştıkları için, ayrıca açıkça söylenmese de bir başka nedenden, Bir Hıristiyan icadı olması ve Türklerin matbaa makinesi ile basılmış kitapların bir küfür olmalarına inanmaları nedeniyle…”. Vurgulanan bir diğer nitelik, matbaanın Osmanlı’ya getirilmesi için Avrupalıların yoğun ve özel çabaları olduğudur. Babinger, metninin ilk sayfalarında bu noktayla ilgili bir kaynak ve bilgi demeti sunmaktadır. Sonuç olarak yazarın da ifade ettiği gibi, Osmanlı’da Gutenberg’in icadına karşı çıkarılan engel, 18. yüzyılın ikinci çeyreğinde tamamen ortadan kalkmıştır. Bunu başaran isim İbrahim Müteferrika’dır.
İbrahim Müteferrika Tarafından Kurulan İlk Türk Matbaasında Basılan Kitaplar
16 Aralık 1727 tarihinde Darü’t-Tıbâati’l Amire adlı ilk matbaanın kurulmasına başlanıldı. Makina ve Latin alfabesi kalıpları yurtdışından getirtildi. Arap alfabesi kalıplarının kaynağı ise açık değildir ve İbrahim Müteferrika tarafından yapıldığına dair bulgular vardır. Yalova’da bir kâğıt fabrikası (Kağıthane-i Yalakabad) kuruldu. 1729 da İbrahim Müteferrika matbaasında ilk basılan kitap Vankulu Lügatı oldu. Ardından tarih ve coğrafyayla ilgili ve sözlük olan 16 eser daha yayımladı ve bastığı toplam eser sayısı 17’yi, cilt sayısı ise 22’yi buldu.
İbrahim Müteferrika kurduğu matbaasında ömrü boyunca toplam 17 ayrı kitap basmıştır. İbrahim Müteferrika tarafından basılan kitaplar;
- Kitab-ı Lügat-ı Vankulu (Sihah El-Cevheri), 2 cilt halinde, 1729
- Tuhfet-ül Kibar fi Esfar el-Bihar, 1729
- Tarih-i Seyyah, 1729
- Tarih-i Hind-i Garbi, 1730
- Tarih-i Timur Gürgan, 1730
- Tarih-i Mısr-i Kadim ve Mısr-i Cedid, 1730
- Gülşen-i Hülefa, 1730
- Grammaire Turque, 1730
- Usul el-Hikem fi Nizam el-Ümem, 1732
- Fiyuzat-ı Mıknatısiye, 1732
- Cihan-nüma, 1732
- Takvim el-Tevarih, 1733
- Kitab-ı Tarih-i Naima, 2 cilt halinde, 1734
- Tarih-i Raşid, 3 cilt halinde, 1735
- Tarih-i Çelebizade, 1741
- Ahval-i Gazavat der Diyar-ı Bosna, 1741
- Kitab-ı Lisan el-Acem el Müsemma bi-Ferheng-i Şuuri, 2 cilt halinde, 1742
Türk matbaacılığı sayılır mı ki bu. Sonuçta gayri müslimler yapmış bu işi.