Holokost Nedir? İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudi Soykırımı
Bu yazımızda, Nasyonal Sosyalizm ideolojisi ışığında, günümüzde Holokost adıyla anılan soykırımın, ideolojik temelleri, kökeni ve eyleme geçirilme süreci bağlamlarında incelenmesi hedeflenmiştir.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Holokost Nedir?
Holokost, Yunancadaki holos (bütün) ve kaustos (yanmış) kelimelerinin bir araya gelmesiyle türetilmiştir. Antik Çağlarda tanrılara sunulan ve yakılan adakları tanımlayan Holokost terimi, İkinci Dünya Savaşı sırasında, savaş boyunca devam ettirilen, temelde Yahudileri hedef alan ve ırksal hijyen yaratmayı amaçlayan soykırım şeklinde tanımlanmaktadır. Almanların, sadece üstün ırk mensuplarından oluşan bir dünya yaratmak hedeflerinin bir parçası olarak; değersiz ırkların yok edilmesi amacına yönelik; önce gettolarda başlayan, sonra gezici ölüm birlikleriyle devam eden süreç, en aşırı noktaya, toplama, imha ve çalışma kamplarının kurulmasıyla ulaşmıştır.
İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudi Soykırımı
Dünya üzerindeki gelmiş geçmiş en kanlı savaş olarak görülen İkinci Dünya Savaşı, çıkışında büyük rol oynayan Üçüncü Reich’ın dünya görüşü çerçevesinde yürüttüğü aşırı milliyetçi ve ayrımcı politikaların, vahşetle ve şiddetle ifade bulması bakımından, ideolojik bir savaş olarak da büyük önem taşımaktadır. Bu ideolojik savaş, Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden on yıl kadar sonra Alman topraklarında kurulan, güçlü bir devlet ve hızlı bir kalkınma vaat eden Üçüncü Reich tarafından, toplumun çeşitli kesimlerini hedef alan birtakım ayrımcı eylemler ile tetiklenmiştir.
Bu eylemler, benimsenen Nasyonal Sosyalizm ideolojisinin beraberinde getirdiği aşırı uçtaki görüşler sonucu gerçekleşmiş olup; sonuçları, Yahudiler başta olmak üzere çeşitli halk ve gruplara ayrımcılığa; üstün Alman ırkı görüşünün içselleştirilerek teşvik ve propaganda edilmesine; bireylerin asosyaller olarak adlandırılıp değersiz bireyler addedilmesine; zamanla bu bireylerin canına kasta; hepsinden öte, dünya üzerindeki en kanlı ve şiddetli eylemlerden biri olarak görülen Holokost eylemine kadar gitmiştir.
Holokost Nedenleri
Bu sonuçlar arasında özellikle Holokost, aşırı uçta bir soykırım niteliğinin yanı sıra; arka planındaki ideolojik çatışmalar ve bu çatışmaların ideolojik savaş niteliğindeki sonuçları bağlamında ele alındığında, bu sonuçlar arasında en çarpıcı niteliğe sahip olay olarak da öne çıkmaktadır. Böyle bir atmosferin ortaya çıkışının ardındaki sebepler ise, ancak söz konusu ideolojinin irdelenmesiyle mümkün olacaktır.
Nasyonal Sosyalizm İdeolojisi
Nasyonal Sosyalizm ideolojisi temelinde, dünya üzerindeki bütün Almanları bir araya getirmek ve bunun için yeni yaşam alanları açmak hedefi ile Adolf Hitler, İkinci Dünya Savaşı’nı başlamasına önayak olmuştur. İdeolojinin antisemitik ve ırkçı görüşleri doğrultusunda, asıl mücadelesini ideolojik düşman olarak benimsediği kitlelere karşı yürütmüştür. Fikirleri çerçevesinde beslediği nefret, Yahudiler, Romanlar, Slavlar gibi değersiz görülen ırklarla birlikte, asosyaller olarak ifade edilen cinsel suçlular, engelliler, fahişeler, dilenciler, homoseksüeller, ahlak suçluları ve alkolikler gibi, üstün Alman ırkının saflığına leke sürdüğü veya varlığını tehdit ettiği düşünülen kişileri hedef almıştır. Savaş öncesinde, toplumdan dışlanan ve dükkanları boykot edilen bu bireyler; zamanla açıkça şiddet görmeye, kısırlaştırılmaya veya örtülü bir biçimde öldürülmeye başlamışlardır. Savaş başladığında ise, bu koşullar, pek çoğu için çok daha ağırlaşmıştır.
Nihai Çözüm (Endlösung)
Yahudileri, dünya çapındaki bütün kötülüklerin kaynağı olarak gören Hitler, savaştan önce ve savaş esnasında yaptığı planlarda, Avrupa çapında işgal ettiği topraklarda ele geçirilecek tüm Yahudilerden kurtulmanın gerekli olduğunu düşünmektedir. Bu hususta, Endlösung (Nihai çözüm) olarak, Avrupa’dan başlayarak, dünya üzerindeki tüm Yahudilerden nasıl kurtulacakları konusunda, “toplanan tüm Yahudilerin Madagaskar Adası’na sürülmeleri” gibi fikirler dahi ortaya atılmıştır. Ancak gerçek çözümün, Hitler’in de belirttiği üzere, onların kökünü kurutmak olduğu, zamanla ortaya çıkmıştır.
Gettolar
Getto, bir kentin belirli bir bölgesine azınlıkların yerleşmesiyle oluşan yeni bölüme verilen addır. İbranice bir sözcük olan getto kavramı, özellikle Almanya ve Doğu Avrupa kentlerinde Yahudilere ayrılan semtler için de kullanılmıştır.
Savaşın başlangıcında ilk işgal edilen devlet olan Polonya’daki vahşet, ilerleyen yıllarda dünyayı bekleyen şiddetin bir ön provası niteliğinde olmuştur. Oldukça sert bir şekilde yönetilen Polonya toprakları, “etnik Almanların Polonya’da yerleştirilmeleri; Polonyalıların ise zorla ülke dışına göç ettirilmeleri” (Rees) şeklindeki uygulamalarla, Nasyonal Sosyalistlerin açıkça şiddet uyguladıkları ilk yer olmuştur. İlerleyen zamanda, ilk getto olan Varşova Gettosu kurulmuştur. Yahudilerin iskân edildikleri, dış dünya ile ilişkilerinin tamamen kesildiği, etrafları duvarlarla ve tellerle çevrili mahalleler olan gettolara zorla yerleştirilen Yahudiler, Varşova gibi daha birçok yerde kurulan gettolarda ölüme terk edilmişlerdir. Açlık, sefalet ve salgın hastalıklar sonucu pek çok Yahudi birey, gettolarda hayatını kaybetmiştir. Ancak, Yahudilerden ve diğer değersiz bireylerden kurtulmak için, Hitler’in gözünde gettolar, yeterli değildir.
Operasyon Birlikleri (Einsatzgruppen)
Toprakların genişlemesiyle, tutsak edilen tüm Yahudilerin gönderildiği gettoların kapasiteleri yetersiz kalmaya, Nihai Çözüm için daha etkili yöntemler üzerine düşünülmeye başlanmıştır. Yahudilerin yanında, Sovyetleri, Romanları ve asosyalleri de içerecek bu çözüm için, ilk başta, SS birliklerinin bir uzantısı olarak, Einsatzgruppen (Operasyon Birlikleri) adında, Yahudileri, bulundukları yerde infaz eden gezici ölüm birlikleri oluşturulmuştur. Alman ordusunun arkasından hızla hareket eden ve işgal edilen Sovyet topraklarındaki tüm Yahudileri öldüren bu birlikler, şehirlerdeki tüm Yahudi nüfusunu kurşuna dizmiştir. Ayrıca toplu mezarlara gömmüş; değerli eşyalarına da el koymuştur. Bu dehşetengiz tabloya, ilerleyen zamanlarda, baş ideolojik düşmanlar olan komünist Sovyetler ile değersiz görülen bir başka ırk olan Romanlar da eklenmiştir. Sadece saf Alman ırkından oluşacak bir Avrupa kıtası için mücadele verilmiştir.
Toplama Kampları
1941 yılı Eylül ayından başlayarak, tüm Yahudilerin sarı yıldız takmaları zorunluluğu getirilmiş; böylece Yahudiler, açık hedef haline gelmişlerdir. Artık Avrupa’nın, barınamayacakları bir yer olduğunun farkına varan Yahudiler, kaçacak yer aramaktadır. Ancak, çoğu Avrupalı devletin sahip olduğu, katı bir şekilde belirli göç kotalarından dolayı, çoğu devlet, büyük sayıda mülteciyi kabul edememiş; sonuç olarak, kaçamayan Yahudiler için, şiddet eylemleri devam etmiştir. Her ne kadar Einsatzgruppen askerlerinin psikolojileri bozulduğu ve çok fazla mermi harcandığı için, bu program yavaşlamıştır.
20 Ocak 1942 tarihinde, hükümetin ve partinin başındaki isimlerden on beşi, Nihai Çözüm için kullanılacak esas yöntemin tartışılması için Wannsee Konferansı’nda bir araya gelmiştir. Bu konferansta açıklanan karar, Yahudilerin ve diğer değersiz bireylerin, kurulacak çeşitli kamplarına gönderilmeleri olmuştur. Bu hususta, bir süredir devam eden, Polonya’daki, kurulan ilk toplama kampı olan Auschwitz’deki zehirli böcek öldürücü gazlarla insan öldürme deneyleri başarıya ulaşmıştır. Bu raddeden sonra, Avrupa sathındaki yüz binlerce birey, Auschwitz başta olmak üzere pek çok toplama, imha ve çalışma kampına gönderilmişler; büyük çapta yapılan bu katliam, Holokost adı ile anılmıştır.
Gaz Odaları
Üçüncü Reich yönetimi altındaki topraklarda pek çok kamp kurulmuş olmasına rağmen, en büyük vahşetin yaşandığı imha kampları, Auschwitz-Birkenau, Belzec, Chelmno, Majdanek, Sobibor ve Treblinka kamplarıdır. Her gün, büyük bir kısmını Yahudilerin oluşturduğu binlerce birey, bu kamplara getirilmiş; büyük bir kısmı doğrudan gaz odaları olarak adlandırılan ve zehirli gazların kullanılarak insanların boğuldukları odalara gönderilerek imha edilmiş; cansız bedenler toplu mezarlara gömülmüş veya krematoryumlarda yakılmıştır. Kampa getirildiklerinde çalışabilecek kadar iyi sağlık durumuna sahip olanlar ise aralarından seçilerek, Alman ordusunun cephedeki, Alman halkının da evlerindeki ihtiyaçlarını karşılamak için, çalışma kamplarına gönderilmiş ve ağır işlerde çalıştırılmışlardır. Gaz odaları yerine çalışma kamplarına gönderilenler de, düşük yaşam standartları, açlık, salgın hastalıklar ve ağır çalışma koşulları gibi sebeplerden ötürü, en fazla birkaç ay dayanabilmişlerdir.
Holokost Sonuçları
Yahudilerle birlikte, toplumdan dışlanan pek çok farklı bireyin dahil edildikleri Holokost sürecinde, NSDAP yöneticileri, yapılan katliamı kamuoyundan gizlemek veya yapılanları haklı göstermek için büyük çaba sarf etmiştir. Ancak yapılan soykırımın, boyutları itibarı ile gizlenmesi, pek mümkün olamamıştır. Bu bakımdan, Holokost kapsamında, Üçüncü Reich’ın sınırları içerisindeki yaklaşık 10 milyon sivil öldürülürken; toplama, imha ve çalışma kampları, savaşın son anlarına kadar çalışmaya devam etmiştir. Geride milyonlarca cansız beden bırakan, cephe gerisinde verilmiş bu ideolojik savaş, sosyokültürel bakımdan, cephede verilen savaştan çok daha büyük kayıplara yol açmıştır.
İdeolojiler, toplumların maruz kaldıkları olaylar sonucu ortaya çıkan ve toplumların hayatlarına yön veren unsurlardır. Bu yazıda ele alınan Nasyonal Sosyalizm ideolojisi, ezilmiş ve sefalet içerisindeki Alman toplumunun, geçmişte yaşadıklarına cevap olarak verdiği bir karşılık niteliğinde oluşmuş bir ideolojidir. Ortaya çıktığı 1920’li yılların başlarından, yürürlükten kaldırıldığı 1945 yılına kadarki süreçte, gerek fikirsel, gerekse toplumsal açılardan, Almanya ve Avrupa arenasında büyük değişimlere sebep olmuş olan bu ideoloji, ezilen toplum bireylerini, antisemitik ve milliyetçi hedefler doğrultusunda bir araya getirmeyi başarmıştır. Aynı toplumun bireylerinin beslediği ve baskıladığı nefretin de Holokost ve İkinci Dünya Savaşı gibi vahşi şiddet eylemleriyle vücut bulmasına vesile olmuştur.
Bu çerçevede, değişik zümreler ve halklar arasında sebep olduğu çatışmalar ve şiddet unsurları vasıtasıyla, ortaya çıkardığı karanlık atmosfer itibarıyla Nasyonal Sosyalizm ideolojisi, tarihin kanlı sayfaları arasında yerini almıştır. Adı bu ideoloji ile anılan Adolf Hitler, ortaya çıkardığı vahşet tablosunun en uç sonucu olarak, dünyanın en kanlı ideolojik savaşı olarak hatırlanacak Holokost’un başlamasına önayak olmuştur.
Not: Bu konuyla ilgili olarak Struma Olayı Nedir? Struma Gemisi Hakkında Bilgi başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.