Halk Kültürü ve Kitabi Kültür – II. Murad’ın Kültürel Faaliyetleri (Tarih Konu Anlatımı)
Bu yazımızda tarih dersi konu anlatımları kapsamında 10. sınıf tarih dersinin 4. ünitesi olan Beylikten Devlete Osmanlı Medeniyeti ünitesinin 3. konusu olan Halk Kültürü ve Kitabi Kültür konusuna yer verdik. Halk Kültürü ve Kitabi Kültür konusunu “Osmanlı coğrafyasında sözlü ve yazılı kültürün toplum hayatına etkilerini analiz eder.” kazanımı çerçevesinde anlattık.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Halk Kültürü ve Kitabi Kültür
Ders: Tarih 10
Ünite: Beylikten Devlete Osmanlı Medeniyeti
Konu: Halk Kültürü ve Kitabi Kültür
Kazanım: Osmanlı coğrafyasında sözlü ve yazılı kültürün toplum hayatına etkilerini analiz eder.
Halk Kültürü ve Kitabi Kültür konusunda Kültür, nesilden nesile hangi yollarla aktarılabilir? Halk kültürü ve kitabı kültür nedir? Ortaoyun nedir? Ne zaman, nerede ve nasıl ortaya çıkmıştır? Özellikleri ve önemi nedir? Osmanlı Devleti’nde kitabi kültür, neden başkent ve belirli şehirlerde gelişmiştir? II. Murad döneminde Kayı damgasının kullanılmaya başlanmasının gerekçeleri nelerdir? sorularını yanıtladık. Ayrıca II. Murad’ın kültürel faaliyetleri ve kültür politikası hakkında bilgi verdik.
Halk Kültürü ve Kitabi Kültür Nedir?
Halk kültürü olarak bilinen olgu, bir toplumun halkının din, dil, düşünce, beğeni ve duygularıyla, geçmişten günümüze gelen algı ve davranışların hepsi olarak tanımlanabilir. Halk kültürü olgusu halkın kendisine tuttuğu bir aynadır. Halk kültürü sayesinde halk kendi kültürel ögelerinden yabancılaşmasını önler. Bu olgu sayesinde halk kendi olarak kalabilir ve aktarımı sayesinde de sonrasındaki nesiller de bu yolu takip edebilir.
Halk kültürünün sözlü kaynakları Mitler, efsaneler, masallar, halk hikayeleri, tekerlemeler, atasözleri, bilmeceler, deyimler, şarkı türkü sözleri, alkışlar, kargışlar, şakalar, incitmeler, alaylar, selamlar, vedalaşma sözleri, kişi hayvan ve yer adları ile mâni, ninni, ağıt gibi halk şiiri ürünlerinden oluşan sözlü anlatımlar halk kültürünün sözlü kaynakları olarak sınırlandırılabilir. Yazılı kaynakları ise Semai, gazel, rubai vb. halk kültünün kaynağı halkın kendisi olduğu için halk kültürünün kaynakları sınırlı kalmamaktadır. Kitabi kültür denen olgu ise adında da anlaşılacağı gibi kültürün belli kitaplardan alınmasıdır. Geçmiş veya şimdiki durumların üzerine yazılmış yazılı kaynakların üzerine dayanmış olan kitabi kültür, başkentler ve belli başlı şehirlerde daha gelişmiş durumdadır.
Osmanlı Devleti’nde Kitabi Kültür Neden Başkent ve Belirli Şehirlerde Gelişmiştir?
Osmanlı Devleti’nde şehrin dokusunu oluşturan han, hamam, çeşme, mektep, medrese, gibi mimari yapıların varlığı öne çıkmıştır. Bu da eğitim ve kültür bakımından Osmanlı başkentlerinin ve diğer büyük şehirlerin gelişmesine katkı sağlamıştır. Böylece Osmanlı’nın kültürü geniş bir etkiyle yayılmaya devam etmiştir. Bunun başlıca sebepleri: Medrese gibi eğitim kurumlarının şehirlerde bulunması ve Darülfünun, mühendishane ve muallim hane gibi üniversite kütüphanelerin kurulması; Padişahların, bilim insanlarını desteklemesi üstüne üstlük bilim insanlarının çoğunlukla başkent içinde yaşamaları; Kitap kültürü bulunan ve yaşam seviyesi yüksek halkın başkent ve şehirlerde yaşamalarıdır.
Osmanlı Devleti’ndeki kitabi kültürün, başkentler ve belli başlı başka şehirlerde diğer şehirlere nazaran daha gelişmiş olmasının birkaç sebebi vardır. Başlıca şehirlerin şehirleşmesini sağlayan han, hamam, çeşme, cam, mektep, medrese, kütüphane gibi yapıların önem kazanmasıdır. Başka sebepler ise medreseler ve benzer eğitim kurumlarının şehirlerde olması, Osmanlı hükümdarlarının kitap toplama alışkanlığı ve bu koleksiyonların şehirlerde bulunması, Darülfünun, hendesehane, mühendishane ve muallimhane gibi üniversite kütüphanelerin şehirlerde kurulması, padişahların alimleri ve bilim insanlarını desteklemesi, alimlerin ve bilim insanlarının şehirlerde yaşaması, eğitim seviyesi yüksek entelektüel kesimin şehirlerde bulunmasıdır.
Ortaoyunu Nedir?
Ortaoyunu, Kavuklu ve Pişekar adlı iki ana karakteri olan açık alanda halkın ortasında oynanan müzikli, tiyatro oyundur. Halk Tuluat Tiyatrosu olarak da bilinen Ortaoyunu doğaçlama, yani metinsiz, bir oyundur. Ortaoyunu, Karagöz ile Hacivat adlı gölge oyununun canlandırılması olarak kabul edilmektedir. Ortaoyunundan tarihte ilk defa, Osmanlı sultanı II. Mahmud’un kızı Sâliha Sultan’ın 1834’te yapılan düğünü için kaleme alınan Lebîb’in Sûrnâme’sinde, “Cümle etrâf-nişîn-i meydan / Oldu orta oyunundan handan” mısralarında bahsedilmiştir.
Aynı şekilde II. Mahmud’un oğulları olan Abdülmecid ile Abdülaziz’in sünnet düğünleri için yapılmış olan şenliği anlatan Hızır’ın Sürmene’sinde geçen mısralardan da anlaşılacağı gibi 19. yüzyılın ilk yarısında Ortaoyunun bilinildiği ikinci yarısında ise daha yaygın hale geldiği söylenebilir. Ortaoyunun tarihte ilk defa yüz gösterdiği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı tarihçiler Ortaoyununun ilk defa 19. yüzyılın ikinci yarısında öne çıktığını savunurken, bazı tarihçiler Ortaoyununa ilk kez karşımıza “Orta oyunu” adı ile çıkmadığını savunmaktadır. Bu tarihçiler Ortaoyunun farklı isimlerde ve farklı kültürlerde karşımıza çıktığını savunmaktadır.
Tartışalım: Kültür, Nesilden Nesile Hangi Yollarla Aktarılabilir?
Kültür; bir toplumun belli durumlardaki anlayışı, düşünce şekli, gelenek durumuna gelmiş herhangi bir olay ve/veya anlayış, bir toplumun düşünsel ve sanatsal varlıklarının tümü olarak özetlenebilir. Kültürü nesilden nesile aktarmanın birçok yolu vardır. Bu yollardan en yaygın olan ikisi kültürün sözlü bir şekilde aktarımı ve kültürün yazılı bir şekilde aktarımıdır. Adından da anlaşılacağı gibi kültürün sözlü şekilde aktarımı, kültürel ögelerin söz aracı ile gelecek nesillere aktarımıdır. Sözel aktarımda kültürel ögeler zamanla birlikte değişime uğrayabilir. Bunun sebebi farklı kişilerin bazı ögeler farklı anlamlar yükleyip aktarmasıdır. Kültürel ögelerin yazılı bir şekilde aktarılması ise kültürel ögelerin yazılı kaynaklar kullanılarak nesilde nesile aktarımıdır. Kültürel ögelerin yazılı bir şekilde aktarılmasında ise zamanla görülecek değişikler görülme olasılığı sözle aktarıma nazaran çok daha azdır. Bunun sebebi ise yazılı kaynaklar yorum getirilmeden yeniden yazılmasıdır.
II. Murad’ın Kültürel Faaliyetleri
Osmanlı Devleti, II. Murad’ın hükümdarlığı altında olduğu zaman aralığında büyük kültürel gelişmeler yaşamıştır. II. Murad, Türk diline ve Türk kültürüne verdiği önemden dolayı birçok Türkçe eserin yazılmasına sebep olmuştur. Bunun yanında birçok yabancı dilde yazılmış olan eserin Türkçeye tercüme edilmesini sağlamıştır. II. Murad, Osmanlı Devleti’nin yöneticisi iken alimleri eserlerini Türkçe yazma konusunda teşvik etmiştir. Aşık Paşa tarafından yazılmış olan “Garipname” adlı eser II. Murad’ın ettiği teşviklerin bir sonucu olarak kabul görmektedir. Osmanlı Devleti’ndeki kültür ögelerinin Türkleştirilmesinde büyük bir etken ve bir öncü olan II. Murad, Danişmentli ve Selçuklu dönemindeki Fars kültürünün Anadolu kültürü üzerindeki etkisini azaltmaya ve unutturmaya çalışmıştır.
II. Murad’ın Kültür Politikası
II. Murad Dönemi Osmanlısında Türk dili ile ilgili olan başka bir somut gelişme ise bu zaman aralığında bastırılmış olan madeni paralara Osmanlı tarihinde ilk defa Kayı boyu damgası vurulmuş olmasıdır. Zaten Kayı boyu ile Osmanlı Devleti’nin ilk defa ilişkilendirilmesi, Osmanlı Devleti’nin kökenlerinin Kayı boyuna dayandırılması, II. Murad Dönemi’nde olmuştur. Yine bu dönemde ve sonrasından gelecek dönemlerde doğan Osmanlı şehzadelerine “Oğuz”,” Korkut” gibi adların verilecek olması da bu amaç doğrultusunda atılacak adımlardan biri olacaktı. İlk şair padişah olan II. Murad sahip olduğu milliyet ve devlet yönetiminde milliyetçilik fikri Paul Wittek’e göre şehzade olarak bulunduğun Amasya’nın sosyo-kültürel yapısından kaynaklanmaktadır. Amasya şehri Danişmentliler yönetimi altındayken ve sonrasında da Türk kültür yapısını korumuş bir şehirdir.
Aynı şekilde Amasya, Fetret Devri’nde Çelebi Mehmet’e ve ondan sonra da oğlu olan II. Murad’a milliyetçilik anlayışını kazandıracak olan şehirdir. Önemli Türkçe eserlerden biri olan Yazıcızade Ali’nin “Tevrih-i Al-i Selçuk” adındaki eseri ve çeviri eserler olan Molla Arif Ali’nin “Danişmendnâme”si, Şeyhî’nin “Hüsrev ve Şirin”i ve Mercimek Ahmet’in “Kâbusnâme”si II. Murad Dönemi Osmanlısına aittir. Ayrıca Yazıcızade Mehmet Efendi’nin bir eseri olan ve Türk dini edebiyatında önemli bir yere sahip olan “Muhammediye” adlı eser II. Murad dönemine aittir.
Yorumlayalım: II. Murad Döneminde Kayı Damgasının Kullanılmaya Başlanmasının Gerekçeleri Nelerdir?
II. Murad, Osmanlı Devleti hükümdarı olduğu dönem içinde Osmanlı kültürünün Türkleştirilmesi için birçok eylemde bulunmuştur. Bunlardan bir tanesi de Kayı boyu damgasının hüküm döneminde basılan madeni paralarında bulundurtmasıdır. Bu eyleminin birden çok gerekçesi bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; milli kültür, anlayış ve temellerin oluşmasını istemesi, Fars kültürünün etkisini azaltmak ve kaldırmak istemesi, Osmanlı halkını etkileyen başka kültürlerin etkilerini azaltmak istemesi, farklı ve diğer vatanlardan ayrı değerlerin oluşmasını istemesi, Osmanlı Devleti’nin soylu ve şanlı bir tarihe sahip olduğunu göstermek istemesi, tarih şuurunu ve kültürel bazı ögelerin korunmasını istemesi ve gelecek nesillerin bu değerlerden haber olmasını istemesidir.
4. Ünitenin Tüm Konuları: Beylikten Devlete Osmanlı Medeniyeti ünitesinin tüm konularını aşağıdaki başlıklarda inceleyebilirsiniz.
1. Konu: Anadolu’nun Kandilleri
2. Konu: Osmanlı Devleti’nde Askeri Sınıf
Osmanlıda İlim ve İlmiye Sınıfı
Akşemsettin, Ali Kuşçu, Uluğ Bey
3. Konu: Halk Kültürü ve Kitabi Kültür (Şu an bu başlıktasınız!)
II. Murad’ın Kültürel Faaliyetleri
4. Konu: Fetihle Gelen Dönüşüm