Geçmişten Günümüze Türkiye ve Suriye İlişkileri
Türkiye ve Suriye, 910 kilometrelik uzun bir kara sınırını paylaşmaktadır. Bu sınırın ötesinde kültürel, dini ve ekonomik anlamda da yakın olan bu iki ülke; tarih boyunca hep etkileşim içerisinde olmuştur. Akrabalık bağlarının yoğun olduğu bu iki ülke arasındaki ilişkiler diplomatik açıdan pek de sıcak olmamıştır. Bu metinde, birçok problemin yaşandığı Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkilerin 90 yıllık tahlili yapılmıştır.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Türkiye ve Suriye İlişkileri Tarihi
Türkiye ve Suriye, çeşitli nedenlerden dolayı tarih boyunca sürekli etkileşim içinde olmuştur. Gerek siyasi gerek ekonomik gerekse askeri bakımdan birçok alanda iletişim içinde olan bu iki ülke, belli başlı sorunlarla karşılaşsalar da birbirleriyle savaşmadan geçinmeyi başarabilmişlerdir. Tam 916 kilometrelik bir kara sınırını paylaşan bu iki ülke, geçmişte aynı imparatorluğun sınırları içinde yaşayan ve çoğunluğu aynı dine mensup olan ve birçok benzerlikle birlikte farklılıkları da barındıran iki ayrı topluluktan oluşmuştur. İki ülke çıkarlarının birbirlerine ters düşmesi nedeniyle aralarında zaman zaman düşmanca bir tutum ortaya çıksa da çıkabilecek bir savaşın her iki tarafa da zarar vereceğinin bilinci içinde olmuşlardır. Suriye ve Türkiye ilişkileri yedi ana başlıkta incelenebilir. Bu alt başlıklar tarihsel sıraya göre; Hatay krizi, Soğuk Savaş dönemi ilişkiler, Fırat ve Dicle sorunları, Abdullah Öcalan problemi, Irak iç savaşı dönemi, Suriye iç savaşı dönemi ve günümüz olarak sıralanabilir.
Hatay’ın Türkiye’ye Katılması
Türkiye ve Suriye, bölge olarak uzun bir süre aynı ülkenin bayrağı altında dost bir şekilde yaşamıştır. Nüfus olarak olabildiğine kozmopolit olan bu iki ülkede hoşgörü içinde yaşam bu süre zarfında devam etmişti. Aynı dini, aynı kültürü ve zaman zaman da aynı dili paylaşan bu iki millet, huzur içinde yaşamaktaydı. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti’nin dağılmasıyla birlikte bu iki bölgede yeni yönetim şekilleri ortaya çıkmıştır. Bu yerel yönetimler, bağımsızlık mücadelesi verirken düşmanlarının ortak olması sebebiyle birbirlerine destek olmuştur. Anadolu coğrafyasında yeni bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, Suriye bölgesindeki halk kendisini Fransız mandatörlüğüne bırakmak durumunda kalmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti kurtuluş mücadelesi sırasında kendisine Misak-ı Milli adını verdiği bir sınır çizmiştir. Bu sınıra göre çiçeği burnunda Türkiye Cumhuriyeti, Fransız sömürgesi altındaki Suriye devleti sınırlarında bulunan Hatay vilayeti üzerinde hak iddia etmiştir. 1921 Ankara Anlaşması ile Fransızlara bırakılan Hatay vilayeti, Fransızlar tarafından İskenderun Sancağı adı verilen özerk bir birim haline getirilmiştir. Cumhuriyetin ilanından dokuz yıl sonra yapılan 1931 genel seçimlerinde, Hatay vatandaşı olan birkaç kişinin bağımsız mebus olarak seçilip Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Hatay’ı temsil etmesiyle Türkiye’nin bu vilayet üzerindeki egemenliği bir kez daha görülmüştür. Türkiye, vilayet üzerinde hak iddia etmeye ısrarla devam etmiştir.
Hatay Devleti’nin Kurulması
Bu sırada, Suriye de Fransa’dan bağımsızlığını kazanma mücadelesi vermektedir. 1936 yılında, Suriye’nin bağımsızlığı yolundaki ilk adım olan Suriye-Fransa anlaşmasının bir benzerini Türkiye, İskenderun Sancağı için talep etmiş, ancak istekleri sonuçsuz kalmıştır. Fransa’nın reddinden sonra Milletler Cemiyeti’ne başvuran Türkiye, İtilaf Devletleri tarafından haklı görünmüş ve bölgenin ayrı bir birim olduğu kanısına varılmıştır. Bu sonucun çıkmasındaki en büyük gerekçe, Avrupa’da yeni bir savaş olasılığını gören İtilaf Devletleri’nin Türkiye’nin Almanya ile aynı safta savaşmasını istememeleridir.
Hatay’ın Suriye’den ayrı bir birim olarak kabul edilmesinden sonra Türk ordusu, 5 Temmuz 1938 tarihinde Şükrü Kanatlı komutasında Hatay’a giriş yapmıştır. Hatay Devleti bağımsızlığını 2 Eylül 1938 yılında ilan ederek 40 milletvekilinin seçileceği Hatay Devleti Millet Meclisi’ni kurmuştur. Meclisteki çoğunluğu 22 milletvekili sayısıyla Türkler oluşturmuştur. Bu çoğunluk sayesinde meclisteki Türkler Suriye ve Fransa aleyhindeki yasa tasarılarını kabul etmişlerdir. 29 Haziran 1939’da yapılan oylama ile Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararını almışlardır. Bu tarihi takip eden süreçte Türkiye Cumhuriyeti, Hatay’daki Fransız şirketlerini satın almıştır. Hatay Vilayeti, 23 Temmuz 1939 tarihinde resmen kurulmuştur. Gerçekleşen bu öz-ilhak Suriye Devleti tarafından kabul edilmemiştir. Suriye’deki resmi haritalarda Hatay, hala Suriye sınırları içerisinde gösterilmektedir.
Okuma Önerisi: Bu konuyla ilgili olarak Hatay Tarihi – Geçmişten Günümüze Hatay başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.
Soğuk Savaş Dönemi Türkiye ve Suriye İlişkileri
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle Suriye, 1946 yılında Fransa’dan bağımsızlığını kazandı. Bağımsızlığını kazanmasıyla kendi dış politikasını belirleme hakkına sahip oldu. Suriye, savaş sonrası oluşan çift kutuplu dünya düzeninin Orta Doğu ayağında çok önemli bir görevi olduğunun farkındaydı. Arap milliyetçiliğinin güçlü olduğu coğrafyalardan olan Suriye, gerçekleşen ihtilal ile batıdan uzaklaşmış Arap milliyetçiliğinin can damarı olan Mısır’ı izlemiştir. Mısır ve civar ülkelerinin de komünist rejimi, yani kendisine taraf olan SSCB önderliğindeki doğu bloğunu seçmesi bölgede SSCB’nin etkisini bir hayli arttırmıştır.
Türkiye ise, savaşa çok geç katılmış, çıktığında ise hem iç hem de dış politikada birçok sorunla karşı karşıya kalmıştır. İç politikada Demokrat Parti rüzgarı eserken, dış politikada da SSCB’nin boğazlarda üs ve Türkiye’nin doğusunda toprak taleplerinin olması Türkiye’yi hızlıca Batı bloğuna doğru kaydırmıştır. Türkiye’nin NATO, Suriye’nin ise SSCB yanlısı olması, aralarındaki 910 kilometrelik kara sınırını önemli hale getirmiştir. 1957 yılında Suriye genelkurmay başkanının komünist yanlısı olması ve sınıra silah sevkiyatı yapması Türkiye Hükümeti’ni, Suriye sınırına asker yığmaya zorlamıştır. ABD, olası bir savaşta sorumluluk almayacaklarını bildirirken SSCB komünist parti lideri Türkiye’yi tehdit ederek, Rus Ordusu’nun Türkiye’yi bir günde yakıp yıkabileceğini bildirmiştir. Sınırdaki Türk askerlerini milli tehdit olarak algılayan Suriye, sorunu BM’ye taşımıştır. BM arabuluculuğunda sınırlardan askerler geri çekilmiş ve iki ülke savaşmanın eşiğinden dönmüştür.
Terör ve Su Problemleri
Mezopotamya, tarih boyunca çok verimli ve istenen bir bölge olmuştur. Bu bölge, verimini iki nehirden, Fırat ve Dicle’den alır. Suriye, Irak ve Türkiye’deki mahsuller bu nehirlerden nemalanır. Türkiye’nin, 1973 yılında Fırat nehri üzerine Keban barajını kuracağını açıklaması ile Suriye, can damarı olan bu nehrin kuruması ihtimalini düşünerek Türkiye’ye karşı çıkmıştır. Türkiye ise hem elektrik hem de su ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılayacak olan bu barajı yapmaya devam etmiştir. 1976 yılında Aşağı Fırat Projesi’ni geliştirerek Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) haline dönüştüren Türkiye, Suriye ile olan gerginliğin daha da artmasına neden olmuştur. Türkiye, bu nehirleri sınır aşan sular hukuku kapsamında değerlendirirken Suriye, bu nehirlerin uluslararası sular kapsamında değerlendirilmesini istemiştir. 1987 yılında Fırat nehri için Türkiye ve Suriye arasında yapılan anlaşmaya göre Türkiye, Suriye’ye saniyede 500 metreküp su vermeyi kabul etmiştir. Suriye ise bu anlaşmadan pek memnun olmamış, PKK ve ASALA benzeri terör örgütlerine ev sahipliği yapmıştır.
Türkiyede 1970’li yılların başında görülmeye başlanan PKK terör örgütü, Suriye hükümeti tarafından finanse edilip, Suriye askerleri tarafından eğitilmişlerdir. Türkiye’de yüzden fazla bombalı saldırı ve eylem düzenleyen bu terör örgütleri; Türkiye, NATO ve benzeri kuruluşlar tarafından da terörist olarak kabul edilmiştir. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın da Suriye’de ikamet ettiği istihbaratını alan Türkiye’nin Suriye’ye karşı tutumu daha da sertleşmiştir. Dönemin Türk Başbakanı Turgut Özal 1989 yılında, 1987’de yapılan anlaşmayı bozmak suretiyle Suriye’yi tehdit etse de Suriye PKK ile herhangi bir bağının olmadığını bildirmiştir. Buna rağmen Türkiye, Suriye sınırına asker sevkiyatına başlamıştır.
PKK Sorunu
Doksanlı yılların tamamı boyunca Türkiye ve Suriye arasındaki ilişki PKK lideri Abdullah Öcalan üzerinden ilerlemiştir. 1993 yılında Türkiye ve Suriye arasında yeni bir protokol imzalanırken, 1995 kasımında Suriye sınırından Hatay’a giren PKK’lı teröristlerin yaptığı eylem Türkiye’nin Suriye’ye bir ültimatom vermesine sebep olmuştur. Saldırıdan sonra bölgeye giden dönemin Türkiye Genelkurmay Başkanı “bu problemler Suriye’den kaynaklanıyor” demiştir. 1995 yılının devamında ise dönemin Türk dışişleri bakanı Mesut Yılmaz, Suriye’den acilen teröre olan desteğini kesmesini ve 8 maddelik bir talep listesini kabul etmesini istemiştir. Aksi takdirde Suriye’yi işgal etmek durumunda kalacaklarını belirtmiştir. Nitekim 1996 yılında Suriye’den gelen bir grup PKK’lı askerin Suriye’nin içlerine kadar takip edilmesi, uçakların Suriye topraklarını vurması ve topçu bataryalarının Suriye topraklarına ateş etmesi Türkiye’nin kararlılığını göstermiştir. 1998 yılında Suriye, bu taleplerin revize edilmiş halini Adana’da kabul edip Abdullah Öcalan’ı sınır dışı edince Türkiye-Suriye ilişkileri daha önce görülmediği bir yakınlaşma dönemine girmiştir.
Irak İç Savaşı Dönemi Türkiye ve Suriye İlişkileri
1998 Adana mutabakatı ile iyileşmeye başlayan Türkiye Suriye ilişkileri, 2002 yılında iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) komşularla sıfır sorun politikasıyla daha da yakınlaşmıştır. Yeni hükümetin muhafazakâr tavrıyla Batı’dan uzaklaşan Türkiye, doğu ülkeleriyle yakın ilişkilerde bulunmuş, bölgedeki problemlerde yapıcı ülke görevini üstlenmiştir. Nitekim Suriye ve İsrail arasındaki krizde de arabuluculuk yapmış, Lübnan devlet başkanlığı krizinde yapıcı rol oynamıştır. Türkiye’nin bu sıcak tavırları Suriye’de de karşılık bulmuş, dönemin Suriye başbakanı Esad, Türkiye ile dostluk mesajları vermiştir.
2003 yılında Amerika’nın Irak’ı işgali ve devamındaki iç savaş, Türkiye ve Suriye’yi sadece diplomatik değil, askeri olarak da yakınlaştırmıştır. İki ülke, Irak’tan gelebilecek olası bir Kürt ve Amerikan tehdidine karşı ortak hareket etme kararı almıştır. Diplomatik gerekçelerin dışında ekonomik problemler de iki ülkeyi birbirine yakınlaştırmıştır. Ekonomik krizden çıkan Türkiye yeni pazarlar ararken Suriye de yatırımcı aramaktaydı. Özellikle inşaat sektöründe Türk müteahhitleri Suriye’de önemli projeler üstlendiler. ABD ambargosuyla sadece İran pazarına mahkûm kalan Suriye de Türk mallarıyla beraber rahatlamıştı. 2004 yılında yapılan anlaşma ile iki ülke arasındaki ticaret hacmi yirmi milyar dolara çıkarılmıştır. Bunların ardından gelen 2009 askeri tatbikatı ve Cumhurbaşkanı ziyaretleri iki ülke arasındaki dostluğu pekiştirmiştir.
Suriye İç Savaşı Dönemi Türkiye ve Suriye İlişkileri
2010 yılında başlayan Arap Baharı, tüm Ortadoğu ülkelerini olduğu gibi Suriye’yi de etkilemiştir. Diğer Arap ülkelerinden cesaret alan Esad muhalifleri, 2011 yılında muhalif gösteriler düzenlemeye başladı. Suriye’deki bu karışıklığı fark eden Türkiye, korunma maksatlı Suriye’ye mesafeli davranmaya başladı. Haziran 2011’de Esad Hükümetinin muhalifler üzerine yaptığı operasyonda 3000 Suriyelinin Türkiye’ye sığınması ile iki ülke arasındaki gerginlik yeniden artmıştır. Bunun sonucunda da Türkiye, Suriye ile olan tüm ticari ilişkilerini askıya aldığını ilan etmiştir. Nisan 2012’de Esad güçlerinin muhaliflere açtığı ateş sırasında bir Türk vatandaşı yaralanmış, iki ülke arasındaki ipler oldukça gerilmiştir.
Bu olayların ardından Türkiye, Adana kentinde Suriyeli muhaliflerini eğitip Suriye’ye yollama kararı almıştır. Ek olarak Suriye sınırına asker ve Patriot füzelerini yerleştirmiştir. Haziran 2012 yılında bir Türk F-4 savaş uçağının Suriye tarafından düşürülmesi, devamında Suriye’den Akçakale’ye atılan top mermisi Türkiye’nin Suriye’ye olan bakış açısını tamamen değiştirmiştir. Mayıs 2013 tarihinde Reyhanlı’da düzenlenen ve 150 kişinin ölümüne sebep olan bombalı saldırılar Türkiye tarihindeki en büyük bombalı saldırıdır. Türkiye Suriye hükümetini suçlasa da hem Esad hem de Suriye muhalefeti saldırıyı kınadıklarını ve kendilerinin yapmadıklarını bildirmişlerdir. Eylül 2013’te bir Mi-17 Suriye helikopteri, Mart 2014’te bir MiG-23 Suriye savaş uçağı, sınır ihlali yaptıkları gerekçesiyle Türk uçakları tarafından düşürüldü. Türkiye’ye Suriye’den gerçekleştirilen topçu saldırılarıyla iki ülke arasındaki ilişkiler yeniden bozulmuştur.
Günümüzde Türkiye ve Suriye İlişkileri
Türkiye’de yıllardır devam eden terör problemi, 2013 yılında başlatılan çözüm süreci ile olumlu bir sonuca varılması planlanmıştır. Ne var ki bu çözüm süreci boyunca başta Diyarbakır olmak üzere Güneydoğu Anadolu bölgesinde PKK terör örgütü üyeleri tarafından hendekler kazılmıştır. 2014 yılından 2016 yılına kadar Türk askeri, bu bölgeyi terör unsurlarından temizlemek için operasyonlar düzenlemiştir. Nihayet 2016 yılında terör unsurlarından temizlenen bu şehirlerde sükunet sağlandıktan sonra Türk ordusu, Özgür Suriye Ordusu’yla birlikte DEAŞ ile savaşmak için Fırat Kalkanı Operasyonu’nu başlatarak Suriye topraklarına girmiştir. DEAŞ’e karşı verilen bu mücadele çoğunlukla destek görmüştür. 2018 yılında bu sefer PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD’ye karşı başlatılan Zeytin Dalı operasyonuyla Suriye’nin kuzey bölgesinin büyük bir kısmı Türk ordusu tarafından kontrol altına alınmıştır. Bu operasyon, ilkinden farklı olarak, Suriye Hükümeti ve dünya basını tarafından kınansa da Türkiye Cumhuriyeti kendi bekası için gerekli önlemleri almaya kararlı bir şekilde devam edeceğini bildirmiştir.
Türkiye ve Suriye, iki eski dost gibi zaman zaman kavgalı zaman zaman da yakın ilişkileri bulunan iki ülkedir. Birbirleriyle 910 kilometrelik kara sınırının dışında kültürel ve dini benzerliklere sahip olan bu iki ülke arasındaki ilişkiler ne yazık ki çoğunlukla iyi yönde seyretmemiştir. Sınırın iki yanındaki akrabaları birbirinden ayıran bu gerginliğin bir an önce son bulup gelecekte dostane ilişkilerin ön plana çıkmasını umut etmekteyiz.
Not: Bu konuyla ilgili olarak Türkiye Yunanistan İlişkileri Tarihi – Türk Yunan Dostluğu başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.