Sülün Osman Kimdir? Galata Kulesi’ni Gerçekten Sattı Mı?
Osman Ziya Sülün, 1950-1960 yılları arasında gerçekleştirdiği çok sayıda dolandırıcılıkla İstanbul’u baştan aşağı soyan meşhur dolandırıcıdır. Dolandırıcılıkta kullandığı teknikler öylesine şaşırtıcıdır ki; söylentilere göre zamanında Fransızlar dolandırıcılık konulu bir konferansta yer alması teklifiyle Sülün Osman’a başvurmuşlar, ancak o, çevirmeni sahtekar birine benzettiği gerekçesiyle bu teklifi geri çevirmiştir.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Sülün Osman Kimdir?
Hayatı ve yaptığı şeylerden bahsetmek gerekirse, Sülün Osman 1923 tarihinde İstanbul’un Fatih ilçesinde doğmuştur. Söylentilere göre dolandırılığı ‘Aleko’ adlı Kumkapılı bir Rum’dan öğrenmiş ve ilk olarak 1948 yılında kiraladığı evin sahibini dolandırarak karşımıza çıkmıştır. Bu tarihi izleyen yaklaşık on yıl içinde özellikle kamu mallarını satmak veya kiralamak gibi yaratıcı dolandırıcılık yöntemlerini çokça kullanan Sülün, bu özelliğiyle diğer dolandırıcılardan farklılaşmış ve “Dolandırıcıların Kralı” olarak nitelendirilmiştir. Bu dolandırıcılıkları gerçekleştirirken özellikle İstanbul’a yeni göç etmiş insanların bilgisizliğinden ve saflığından yararlanmıştır.
Kayıtlara göre Sülün Osman 1984 yılında Beyoğlu’nda konakladığı otelde kalp krizinden hayatını yitirmiştir. Kimlik bulundurmadığı için kimsesizler mezarlığına gömülmüştür.
Sülün Osman’ın Dolandırdıkları
Şehir meydanlarındaki saatler, şehir hatları vapurları, tramvaylar, Beyazıt Yangın Kulesi, Boğaziçi Köprüsü ve Galata Kulesi Sülün Osman’ın dolandırıcılıkta kullandığı bazı kamu mallarındandır. Ayrıca Taksim Meydanı’nın girişine paspas koyan Sülün Osman, meydanın kendine ait olduğunu iddia ederek gözünü kestirdiği insanlardan ücret almış; yaptığı işin kazancına ilgi duyan bazı insanlara da meydanı satmıştır. Bu dolandırıcılıkları gerçekleştirirken kullandığı yöntemlere bakılırsa Sülün Osman’ın aslında organize ve planlı bir dolandırıcı olduğu görülmektedir. Sülün Osman’ın Dolmabahçe Sarayı’nın önündeki saat kulesini satma hikayesi buna en iyi örneklerden biridir. Saatin önünde bekleyen Sülün Osman’ın yanına kendi adamları önceden planlanmış bir şekilde gelir ve kol saatlerini ayarlarlarmış. Buna karşılık olarak bu adamlardan para alan Sülün Osman’ı gören vatandaşlar, kolay yoldan para kazanmanın yolunu bulduklarına inanarak saati satın almışlardır.
Sülün Osman’ın bunlar dışında birçok hikayesi daha bulunmaktadır. Günün birinde “Tarzan Çetin” lakabıyla anılan dönemin ünlü Yeşilçam oyuncusu Çetin Başaran’ın kulübesini bir müşterisine satmaya kalkmış ancak olayı fark eden Çetin Başaran tarafından ağır bir dayak yemiştir. Bu olayın sonunda aşağıdaki sözleri sarf etmiştir:
“Ben bugüne kadar polisin eline çok düştüm. Ama benimle böyle hiç kimse oynamadı, böyle dayak yememiştim.”
Başka bir defasında bir gece bara gidip kendisini fabrikatör olarak tanıtan Sülün Osman; içmiş, eğlenmiş ve etrafına gelen kadınlara içkiler ısmarlamıştır. Kısa bir süre sonra bardan ayrılarak içki paralarını kadınlara ödetmiştir. Bu adamın ‘Sülün’ olduğunu anlayan kadınlar, “Bizi de satar” korkusuyla olayın üstüne gitmemişlerdir. Sülün ise “Adım çıkacağına canım çıksaydı” diyerek üzüntüsünü belirtmiştir.
Sülün Osman Galata Kulesi’ni Gerçekten Sattı Mı?
Sülün Osman’ın yakalanması ise 1961 yılına isabet etmektedir. Söylenene göre Galata Kulesi’ni satmaya kalkışırken tesadüf eseri fark edilmiş ve ele geçirilmiştir. Ayrıca mahkemede kendisini şu sözlerle savunmuştur:
Kusura bakma hakim bey, bu memlekette Galata Kulesi’ni alacaklar eşekler olduğu sürece ben de bu kuleyi satarım!
Sülün Osman Hakkında İlginç Bilgiler
Sülün Osman, 1962 yılında cezaevinde “Alınteri ile Yaşamak” adlı bir konferans vermiştir. Ayrıca ileriki yıllarda aktör Sadri Alışık’a dolandırıcılık teknikleri hakkında ders vermiş ve karşılığında 500 lira almıştır.
1969 yılında Af Kanunundan yararlanarak cezaevinde çıkan Sülün Osman, dört yıl sonra falcılık ve büyücülük suçundan yakalanmış ve tekrar cezaevine girmiştir. Buna karşılık olarak “Şöhretimi dolandırıcılıktan yaptım. Üfürükçülük yaparak bunu lekelemem.” diyerek suçunu inkar etmiştir.
Sülün Osman hakkında bir diğer ilginç hikaye ise Aziz Nesin’le yaşadığı problemdir. Aziz Nesin, “Kazan Töreni” isimli hikayesinde ‘Sülün Osman pırrr’ tabirini kullanmıştır ve bu durumdan rencide olan Sülün, Aziz Nesin’i dava eder.
Hayatı süresince gerçekleştirdikleriyle birden fazla filme konu olmuştur. Yunus Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı “Sülün ve Tonton” adlı film buna örnek gösterilebilir.
Son yıllarda politik mesaj vermek isteyen siyasi partiler onun üzerinden birbirlerine göndermede bulunmuşlardır. Saadet Partisi Sülün Osman reklamı çekerek Adalet ve Kalkınma Partisi’ne göndermede bulunmuştur.
“Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış bir kişiyi bile dolandırmadım” diyen Sülün Osman’ın bu sözünün doğruluğu bilinmez ancak yaratıcı fikirleri ve yöntemleriyle Türkiye’nin en ünlü dolandırıcılarından biri olarak tarihe kazındığı kesindir.