Osmanlı Devleti’nde İsyanlar ve Düzeni Koruma Çabaları (Tarih Konu Anlatımı)
11. sınıf Değişim Çağında Avrupa ve Osmanlı ünitesinin Osmanlı Devleti’nde İsyanlar ve Düzeni Koruma Çabaları konusunu inceledik.
Bu yazımızda tarih dersi konu anlatımları kapsamında 11. sınıf tarih dersinin 2. ünitesi olan Değişim Çağında Avrupa ve Osmanlı ünitesinin 3. konusu olan Osmanlı Devleti’nde İsyanlar ve Düzeni Koruma Çabaları konusuna yer verdik. Osmanlı Devleti’nde İsyanlar ve Düzeni Koruma Çabaları konusunu “Osmanlı devlet idaresi ve toplum düzenindeki çözülmeleri önleme çabalarını analiz eder.” kazanımı çerçevesinde anlattık.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Osmanlı Devleti’nde İsyanlar ve Düzeni Koruma Çabaları
Ders: Tarih 11
Ünite: Değişim Çağında Avrupa ve Osmanlı
Konu: Osmanlı Devleti’nde İsyanlar ve Düzeni Koruma Çabaları
Kazanım: Osmanlı devlet idaresi ve toplum düzenindeki çözülmeleri önleme çabalarını analiz eder.
Osmanlı Devleti’nde İsyanlar ve Düzeni Koruma Çabaları konusunda XVI. ve XVII. yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nde yaşanan isyanlar hangileridir? Bu isyanların nedenleri ve sonuçları nelerdir? Osmanlı Devleti bu isyanlara nasıl çözüm bulmuştur? sorularını yanıtladık.
Osmanlı Devleti’nde İsyanlar
Yüzyıllarca Anadolu’da hakimiyet sahibi olan Osmanlı Devleti, 16. ve 17. yüzyılda bazı isyanlarla karşılaşmıştır. Bu durum Osmanlı’nın dış işlerle uğraşırken aynı zamanda iç isyanlarla da uğraşmasına yol açmıştır. Belirtilen iç isyanlar da Celali ve Suhte; Yeniçeri isyanlarıdır.
Celali İsyanları
Celali İsyanları, Yavuz Sultan Selim döneminde (26 Mayıs 1512 – 22 Eylül 1520) ortaya çıkmıştır. Bu isyanlar adını bu isyanları mehdilik iddiasıyla Tokat’ta başlatan Bozoklu Şeyh Celal’den almıştır. Bu isyanın ortaya çıkışında Osmanlı idaresinden memnun olmayanlar, Şii eğitimli Türkmen grupları rol oynamıştır. Ayrıca devlete başkaldırı olan bu isyanda safevilerin tahrikleri de etkili olmuştur.
Bu isyanların farklı bir nitelik kazanması ise 16. yüzyıl sonlarından itibaren başlamıştır. Sebebi ise o dönemde Osmanlı’nın durumudur. 16. yüzyıla gelindiğinde nüfus artışı hızlı bir şekilde gerçekleşmiştir. Ayrıca fetihler de azalmıştır. Bu iki faktör bir araya geldiğinde ise kaynaklar halka yetersiz gelmeye başlamıştır. Kaynak yetersizliği ise toplum bozulmalarına sebebiyet vermiş, herhangi bir iş ile uğraşmayan bir kesimin ortaya çıkışını neden olmuştur. Gerçekleşen olayların üstüne 1591-1595 yıllarında yaşanılan uzun kuraklıkla birlikte Celali İsyanları Anadolu’da tekrar kendini göstermeye başlamıştır.
Toprakları kalmayan köylüler, devlet dini zümrelere ayrıcalık tanıdığından ve bu ayrıcalıklardan fayda sağlamak için Anadolu’da yer alan medreselere kaydolmuşlar ya da orduya kaydolmuş ve ücretli asker (sarıca, levent, sekban) olmuşlardır. Celali İsyanları’nın amacı ise devletten menfaat koparmak olmuştur. Bu yargının en büyük destekçisi ise isyancıların davranışları olmuştur. İsyanlara katılan insanlar belirli bir süre sonra itibarlı bir statüde devlet adına çalışmışlardır.
Celali İsyanları, Anadolu’da düzenin bozulmasına, devletin para sıkıntısı yaşamasına ve devamında ürün fiyatlarının artmasına sebep olmuştur. Anadolu’da düzenin bozulmasına verilebilecek en büyük örneklerden biri “Büyük kaçgun”dur. “Büyük kaçgun”, Anadolu’da yaşamını sürdüren köylülerin gerçekleştirmiş olduğu geniş çaplı göçtür. Toprakları kalmayan bazı köylüler göç etmek zorunda kalmışlardır. Göç ettiklerinde ise vergi toplayıcılarından kaçmak için dağlara, güvende olmak için surlarla çevrili şehirlere gitmiş ya da Celaliler grubuna katılmışlardır. Gerçekleşen olaylar da devamında İstanbul gibi büyük şehirlerde güvenliğin azalmasına ve düzenin bozulmasına yol açmıştır.
Suhte Ayaklanmaları
Suhte, Farsçada yanmış tutuşmuş anlamlarına gelir. Ayrıca suhte kelimesi Osmanlı’da medrese öğrencileri için kullanılır. Zaman içerisinde softa şekline bürünmüştür. 16. Yüzyılda Sivas’ın batısında kalan Anadolu topraklarında gerçekleşen Suhte Ayaklanmaları’nın genel sebebi, klasikleşmiş medrese geleneğinin bozulmaya uğramasıdır. Kapasitenin üzerinde talebe alınmış, rüşvet gibi unsurlar ilmiyede yükselmenin yolu olmuş, ulema yani din alimlerinin çocuklarına ayrıcalık tanınmıştır. Ayrıca o dönemde gerçekleşen nüfus ve enflasyon artışıyla birlikte sığınacak yer bulmak zorlaşmış, gençler geliri azalmış olan medreseleri sığınak gibi kullanmışlardır. Gençlerin geçim yeri olan medreselerin gelirlerinin de azalmasıyla öğrencilerin çoğu maddi sıkıntıya girmiş, yoksullaşmışlardır. Devlet, bu duruma medrese öğrencilerine cer, nezir ve kurban adları altında para toplama izni vererek karşılık vermiştir. Ancak çoğu medrese öğrencisi izni doğru şekilde kullanmayıp kurdukları çetelerle kasaba ve köyleri işgal etmişlerdir. Çoğu yönetici ise kendi durumlarını isyana ve ayaklanmalara dönüştüren medrese öğrencilerini dağıtmak amacıyla fiziksel güç ve şiddet kullanmıştır. Bu da çok sayıda medrese öğrencisinin ölümüne yol açmıştır.
Yeniçeri İsyanları
Çoğu İstanbul’da gerçekleşen Yeniçeri İsyanları’nın temel sebebi, ekonomik sorunlar ve iktidar mücadelesidir. Ayrıca ekonomik nedenler birçok kez iktidar mücadelesinin bahanelerinden olmuştur. İktidar mücadelesi veren birtakım insanlar rakiplerini iktidardan indirmek amacıyla yeniçerilere çeşitli vaatler doğrultusunda kendi taraflarına çekmişlerdir.
Yeniçeriler tarafından gerçekleştirilen ilk isyanların tarihi Fatih Sultan Mehmet dönemidir. Ancak 15. ve 16. yüzyıla gelindiğinde yeniçerilerin isyanları etkisini gösterememiştir. Bunun nedeni ise 15. ve 16. yüzyılda daha dirayetli padişahların tahta gelmesidir. III. Murad Dönemi’ne gelindiğinde ise Kapıkulu Askerleri’nin isyanı görülür. Kapıkulu Askerleri’nin isyan etmesindeki sebep ise düşük ayarlı akçe ve ulufe almak istememeleridir. Bu isyanda Kapıkulu Askerleri, veziriazam ve defterdarın ölümlerini istemişlerdir. Yeniçerilerin istediği veziriazam ve defterdarın idamı gerçekleştirilmiştir. 17. yüzyıla kadar konumlarından vazgeçmeyerek yönetimde söz sahibi olmuş, kendi istedikleri şahısları veziriazam pozisyonuna getirmiş ve tahta geçecek kişinin seçilmesinde bile rol oynamışlardır.
Her ne kadar Yeniçeri İsyanları’nın çoğu İstanbul’da görülse de başka bölgelerde de bu isyanlar ve etkileri görülmüştür. Devlet işlerini yürütmek vb. görevlerle eyaletlere giderek orada çiftlikler kurmuşlardır. Ayrıca vergiden muaf olan yeniçeriler bu olanaktan faydalanarak ticaret yapmaya da başlamışlardır. Bunların yanı sıra yeniçeriler bir süre sonra eyaletlerin gelir kaynaklarını ele geçirmişlerdir. Hatta iltizam işleriyle dahi ilgilenmişlerdir. İltizam, bir şahsın devletin vergi toplama işini belirli bir bedel karşılığında üstlenmesi sistemidir. Yeniçerilerin durumlarından rahatsız olan halk, yeniçerilere isyanda bulunmuştur.
Birçok yeniçeri isyanı gerçekleşmiştir. Bunlardan en büyüğü ise II. Osman Döneminde ortaya çıkmıştır. II. Osman, Yeniçeri Ocağı’nı kaldırıp yerine disiplinli bir ordu getirmek istemiştir. Ayrıca devlette düzen oluşturmak istemiştir. Bu düşüncelerden olumsuz etkilenecek olan yeniçeriler ise bu fikirleri duyduklarında isyan etmişlerdir. II. Osman’a her ne kadar öldürülmeyeceği söylenmiş olsa da kendisi Yedikule Zindanları’nda öldürülmüştür.
Yeniçeri İsyanları, belirli bir dönem devlet adamlarının seçiminde yeniçerilerin etkili olmasına yol açmıştır. Bu da gerçekten önemli devlet adamlarının öldürülüp onların yerine donanımsız kişilerin getirilmesine yol açmıştır. Ayrıca padişahın sık sık değiştirilmesi sonucu merkezi otorite zayıflamış, devlet idaresi yapısını kaybedip bozulmaya uğramış ve yapılmak istenen yenilikler yapılamamıştır.
Osmanlı Devleti’nde Düzeni Koruma Çabaları
Ekber ve Erşed Sistemi
Osmanlı Devletinde uzun bir süre boyunca tahta geçecek kişinin kim olacağı konusunda kesin kurallar olmamıştır. Bu da taht kavgalarına neden olmuştur. Gerçekleşen taht kavgaları devletin siyasi yapısına zarara vermiş, siyasi karışıklıklara zemin hazırlamıştır. Bunların üzerine Fatih Sultan Mehmet, “kardeş katli” adıyla bilinen uygulamayı hayata geçirmiştir. Kanuni Sultan Süleyman Döneminde yalnızca en büyük oğul sancağa gönderilmiş, diğerleri sarayda kalmıştır. III. Mehmet, sancağa gönderilen en son kişidir ve onun döneminde sonra sancağa çıkma kaldırılmıştır. Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan I. Ahmet’e kadar taht babadan oğula geçmekteydi. I. Ahmet Dönemi ile birlikte en yaşlı taht üyesi tahta geçmeye başlamış, bu sisteme de Ekber ve Erşed Sistemi denmiştir. Bu bağlamda 17. yüzyılda taht kavgaları görülmemiştir.
Lale Devri Yenilikleri
1718-1730 tarihleri arasındaki döneme Lale Devri adı verilir. Bu dönem Pasarofça Antlaşması ile başlamış ve Patrona Halil İsyanı ile sonlanmıştır. Lale Devri’nde birçok yenilik hayata işlemiştir. Askeri, sosyal, kültürel, siyasi gibi birçok alanda yenilikler yapılmış, halkın Avrupa’ya olan merak duygusu artmıştır. Bu yeniliklere örnek olarak yabancı ülkelere birçok elçi gönderilmiş ve yalnızca siyasi ilişkiler değil orada gerçekleşen yeniliklerden ve gelişmelerden de haberdar olunmuştur.
Matbaa ve Bilginin Üretilmesi
Matbaa, gelişmelerin halka yayılmasında rol oynayan en önemli etmenlerdendir. Modern anlamda ilk matbaa Gutenberg isimli bir kişi tarafından 1450’lerin başında ve Avrupa’da geliştirilmiştir. Osmanlı’da ise ilk matbaa kurulumu gayrimüslimler tarafından gerçekleşmiştir. Müslümanların matbaa kullanımı ise Lale Devri’nde III. Ahmet Döneminde olmuştur. Bunu hazırlayanlar ise İbrahim Müteferrika ve Fransa Elçisi Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin oğlu Said Efendi’dir. Devamında 1729 yılında ilk kitap basılmıştır.
İlim ve İrfan Erleri
İlim ve irfan erleri, Osmanlı ilim geleniğinin şekillenmesinde etkili olmuş, geleneğe yenilikler getirmeye çalışmışlardır. Ülke dışından gelen bazı alimler halka pozitif bilimler ile ilgili eserler vermiş, bu eserler de Osmanlı’nın Kuruluş Döneminde halkın eğitim ihtiyacının karşılanmasında önemli bir etmen olmuştur. Önemli ilim ve irfan erlerine örnek olarak Evliya Çelebi, Naima Efendi, Katip Çelebi, Yanyalı Esad Efendi verilebilir.
2. Ünitenin Tüm Konuları: Değişim Çağında Avrupa ve Osmanlı ünitesinin tüm konularını aşağıdaki başlıklarda inceleyebilirsiniz.