Osmanlı Tarihi

Katip Çelebi Kimdir? Hayatı ve Eserleri

Katip Çelebi kimdir? Katip Çelebi, 1609 – 1657 yılları arasında İstanbul’da yaşamış bilim insanıdır. Daha çok tarih ve coğrafya alanlarında kitapları vardır. Keşfü’z-Zunun ve Cihannüma en önemli eserleridir.

Katip Çelebi’nin Hayatı

Katip Çelebi annesinin söylemleri baz alındığında Hicri takvime göre 1017 Zilkadesinde Miladi takvime göre de 1609 yılının Şubat ayında İstanbul’da doğmuştur. Asıl adının Mustafa olmasıyla birlikte, yaşadığı şehrin önde gelen bilginleri arasında Katip Çelebi, Divan-ı Hümayun denilen yani çalıştığı yer olan dairedeki arkadaşları arasında ise Hacı Halife olarak anılmaktaydı. Babasının adı ise Abdullah’tı. Ancak babasının adını da Batılılar Hacı Kalfa lakabı olarak seslenip öyle tanırlardı. Hacı Kalfa, Enderun Mektebi’nde yetişmiştir. Silahdarlık ile ilgili bir vazife ile çırağ edilmiştir. O dönemdeki ünlü alim ve şeyhlerin sahibi olduğu meclislere dahil olarak ilim ve irfan konusunda büyük ilgi ve alaka içinde olmuştur.

Katip Çelebi beşinci yaşına geldiğinde babası Hacı Kalfa’nın kendisinin eğitim görebilmesi için seçip tuttuğu Îsâ Halîfe el-Kırımî’den öğreniminin birinci derslerini alarak ilk dini bilgileri öğrendi. Ayrıca bu sürede Kur’an-ı Kerim’in birkaç bölümünü ezberledi. Sonrasında ise dil bilgisi dersleri için İlyas Hoca’dan, yazı dersleri için Böğrü Ahmed Çelebi isimli hattattan dersler aldı. Katip Çelebi on dördüncü yaşına geldiğinde ise babası Hacı Kalfa kendi maaşının 14 dirhemini harçlık olarak bağladı. Ve çalışması için kendi yanına aldı. Bu sayede Dîvân-ı Hümâyun’un kalemlerinden biri olan Anadolu Muhasebeciliği Kalemi’ne girdi. Bu kalemde de siyaset ve erkam yazısını, hesap kurallarını öğrendi.

Bir yıl sonra ortaya çıkan Abaza Paşa İsyanı’nı bastırmak için Erzurum’a gitme hazırlığı yapan ordu ile beraber babasını da yanın alarak Tercan seferine katılmıştır. 1626 yılında da Bağdat seferinde görev almıştır. İki sefer boyunca da savaşların tüm aşamalarına şahit olup, bütün olayları yerinde görmüştür. Bağdat Seferi sonucunda Bağdat’ı geri alamadıklarından dolayı muhasarayı ortadan kaldırmak zorunda kalmışlardır. Ordunun geri çekilişi ve yurduna dönüşü boyunca orduda oldukça etkili bir kıtlık ve karışıklıklar ortaya çıkmıştır. Katip Çelebi’de kıtlık ve karışıklık olaylarından fazlasıyla etkilenmiştir.

Katip Çelebi’nin Mesleği

Ağustos 1626 tarihinde Musul’a vardıklarında babası Hacı Kalfa’yı kaybetmiştir. Aradan bir ay geçtiğinde de amcasını Nusaybin kentinde kaybetmiştir. Bir süre boyunca Diyarbakır’da konaklamasını sürdürmüştür. Babasının arkadaşlarından biri olan Mehmed Halîfe sayesinde Süvari Mukabelesi Kalemi’ne tayini gerçekleşti. 1628 yılına gelindiğinde Erzurum Kuşatması’na katıldı. Bu kuşatmada birçok büyük sıkıntı ile karşı karşıya kaldı. Tekrar İstanbul’a döndüğünde ise eskiden de ders aldığı Kadızâde Mehmed Efendi’nin derslerine tekrardan başladı. Etkili bir hitabet yeteneğine ve düzgün bir ifade gücüne sahip olan Kadızâde Mehmed Efendi’nin etkisinde uzun süre kaldı. 1630 yılında ise Hüsrev Paşa’nın buyruğu altında Bağdat ve Hemedan seferlerine katılım gösterdi.

Hemedan ve Bağdat seferleri sırasında uğradıkları veya el koydukları Hasanâbâd, Bîsütûn, Hemedan, Gülânber Kalesi ve bunlara benzer kent ve menziller hakkında elde ettiği gözlem ve görüşlerin bir arada bulunduğu eserleri olan Fezleke ve Cihannümâ’yı kaleme aldı. Diğer bir yandan Fezleke adlı eserinde Bağdat’ın kuşatmasında doğrudan bulunduğu anları ve savaşın evrelerini de oldukça etkileyici ve gözde canlanılabilir şekilde tasvir etti. Sonrasında tekrar İstanbul’a dönüş gerçekleştiren Katip Çelebi yeniden Kadızâde Mehmed Efendi’nin verdiği dersleri sürdürdü. Bu dersler boyunca İhyâ’ü ‘ulûmi’d-dîn, tefsir, Şerh-i Mevâkıf, Tarîkat-i Muhammediyye, Dürer okumaları yaptı.

Katip Çelebi’nin Askerlik Görevi

1633 ve 1634 yılları arasında Tabanıyassı Mehmed Paşa’nın komutayı elinde bulundurduğu bir ordu ile yeniden Şark Seferi’ne gitti. Ordunun Halep’e çekilmesiyle bu durumdan yararlanarak Hac farzının görevini yerine getirdi. Daha sonrasında kışlamasını Diyarbakır’da sürdüren bir orduya katıldı. Bu kışlama süresi boyunca da orada bulunan bazı alimler ile sohbetlerde bulunda ve bazı zamanlar da ilmi tartışmalar içine girdi. IV. Murad’ın gerçekleştirdiği Revan Seferi’nde (1635) görev aldı. Revan Seferi boyunca elde ettiği gözlemlerini Fezleke adlı eserinde oldukça ayrıntılı ve geniş bir yelpazede anlattı. Bundan sonraki kalan hayatını tamamen ilmi çalışmalara adama kararı aldı. Bu kararını kendi ifadeleri ile “cihâd-ı asgardan cihâd-ı ekber”e dönmek olarak tanımladı. Babası tarafından kendisine bırakılan ufak bir miktar mirasın tamamını kitaplar için harcadı.

Halep’te bulunduğu dönemde sahaf dükkanlarını gezmiş ve rastladığı kitapların isimlerini defterine yazmıştı. Diğer seçeneklere göre Katip Çelebi daha çok tabakat, tarih ve vefeyât konularındaki eserleri okumayı severdi. 1636 yılına gelene kadar bu türlerde yazılmış olan kitapların çoğunluğunu okumuştu. Bir yıl sonra oldukça varlıklı bir akrabasının vefatı sonucu kendi payına oldukça büyük mirasın üç yük (300.000 akçe) kadarı düştü. Bu mirasın belirli bir kısmını kitap satın almak için kullandı. Kalan parayı da Yavuz Sultan Selim Camii ile Fatih Camii arasında kalan evinin tamir masrafları için kullandı. Aynı zamanda bu tarihte bir evlilik gerçekleştirdi. Hayatını tamamıyla ilim ve telife adadığından dolayı IV. Murad’ın komutasındaki Bağdat Seferi’ne katılamadı.

Katip Çelebi’nin Çalışma Hayatı

Önündeki on yılın tüm günlerini ilim ile geçiren Katip Çelebi, bazı günler kendini tamamıyla bir kitaba odaklar, zihnini boşaltır, odasında güneşin doğuşuna kadar mum ışığı ile beraber kitabını okur ve bu aktivitesinde yorgunluk hissetmezdi. Ayriyeten bazı öğrencileri için de dersler verdi ve 1645 yılında düzenlenen Girit Seferi için de yapılacak olan harita yapımına katkıda bulundu. Bu zaman zarfında mukabeledeki baş halife ile kadro sorunları yüzünden tartışması sonucu memuriyetlik vazifesinden ayrıldı. Diğer öğrencilere verdiği derslerin yanında aynı şekilde kendi oğluna da birçok farklı konularda dersler verdi.

Katip Çelebi, hasta olması sebebiyle uygulanabilecek tedavi yollarını da öğrenebilmek için hem tıp kitapları okudu hem de temiz bir kalp ile beraber edilen duaların şifalı sonuçlarından emin olduğuna inandığı için manevi çareler aramak amacıyla havas ve esmâ kitaplarında da incelemelerde bulundu. Fransız asıllı Müslüman olan Mehmed İhlâsî’nin de çabalarıyla birkaç eseri Latince dilinden Türkçeye çevirdi. 6 Ekim 1657 tarihinin sabahında vefat etti ve Zeyrek Camii civarlarında bulunan bir kabristanlığa defnedildi.

Katip Çelebi Fikirleri ve Çalışmaları

Ölümün ardından 2 yıl geçmesinden sonra İzzetî Mehmed Efendi, Katip Çelebi’ye ait olan teliflerin ve müsveddelerin çoğunluğunu satın aldı. İzzetî Mehmed Efendi’nin düşüncesi Katip Çelebi güzel huylara sahip, öz konuşan, azim sahibi, güzel davranışlara sahip biri olduğu ile ilgiliydi. Uşşâkizâde ise onu “zâhidle zâhid, rindle rind, büyükle büyük, küçükle küçük olan zat” olarak sıfatlandırmıştır. Ağırbaşlı bir kişiliği ve davranışları olan Katip Çelebi sanat dalları arasında olan hicivden pek haz etmezdi. Çiçek yetiştiriciliği gibi gayet ince tavır ve zevklere merakı vardı. Hatta salkımlı mavi sümbüller, katmer gibi çiçekleri de yetiştirdiği bilinirdi.

Hem hayat hikayesinden hem de döneminden kalan kaynaklardan Katip Çelebi’nin aşırı yüksek bir oranda kitaba düşkünlüğü olduğu bilinmektedir. Katip Çelebi genel olarak biyografik ve tarihi konuları kapsayan eserlere vakit ayırmıştır. Tarihte yaşanmış bir olayı çözümleyebilmek için birçok farklı kitap kaynağına başvurmuştur. Fezleke adlı eserini yazarken 1300 farklı eserin ona ilham kaynağı olduğunu belirtmiştir. Aynı durumun Takvîmü’t-tevârîh adlı eserini yazarken de geçerliliğini koruduğunu ifade etmiştir. Şehrîzâde Mehmed Said ise Katip Çelebi hakkında tarihi ilmi ile birlikte elinde bulundurduğu tarih kaynakları yönünden kendisinden daha eskiden gelmiş olan tarihçileri ve ondan daha sonra da gelecek olan tarihçilerin arasında büyük bir farkla önde olduğunu ifade etmiştir.

Katip Çelebi Pusulası
Katip Çelebi Pusulası

Katip Çelebi’nin Tarih Çalışmaları

Sonuç olarak Katip Çelebi Fezleke adlı eserinin ikinci kısmını tarih kavramının ıstırah ve lügat olarak tanımlanmasına, yararlarına ve bu konuya değinmek için ayırmıştır. Savaş esnasında başkomutanların sebep oldukları hataları başkomutanların tarih bilmemesinin eksikliğinden kaynaklandığını savunan Katip Çelebi, iktidarda söz sahibi olan kişilerin ve devlet adamlarının tarih okuması gerektiği konusundaki görüşünde oldukça ısrarlı olmuştur. Aynı zamanda tarihi bir konuda yazı yazarken duyguların bu işe karıştırılmamasının gerekliliğini ve tarafsız olmanın önemli bir unsur olduğunu her fırsatta vurgulamıştır.

Katip Çelebi tarih ilminin yanı sıra coğrafya ilmine de ilgi duyup bu alanda çalışmalarda da bulunmuştur. İslam coğrafyacılarının, coğrafya ilmi konusunda Batılı ve Yunanlı coğrafyacıların gerisinde kaldığını belirterek bu konuda olan eksikliği giderebilmek için Cihannümâ adlı eserini kaleme almaya karar vermiştir. Katip Çelebi çalışma yaptığı değişik alanlar hakkında olan görüşlerinin yanı sıra toplumun refah ve düzeni için ilmi bir araç olarak kabul etmiştir. Bilginleri toplumun hayat damarı sayarak bilgi ile ilgili olan herhangi bir şeyin asla küçük bulunmamasının gerekliliğini savunmuştur.

Katip Çelebi gelişmeler ve yeniliklerin peşinde koşturan düşünürlerden olmak yerine daha çok hayatta olduğu dönemdeki ve bu dönemden daha da gerisinde ortaya çıkan devletin ve toplumun işleyişinde sorunlar oluşturan işlere vakit ayırmıştır. Bu işleri en doğru ve kolay yoldan çözebilecek çözümler aramaya ve bulmaya çalışmıştır. Katip Çelebi’nin düşüncelerini oluşturmakta büyük bir rol oynayan en önemli unsur ise yaşamının ve hayatını sürdürdüğü devletin ehemmiyetini anlayarak yaşadığı topluma olan ciddiyetidir.

Katip Çelebi’nin Önemi

Bu sebepten ötürü kaleme aldığı tüm yazılar o dönem boyunca yaşanılan herhangi bir probleme verilen cevap olarak yazılmıştır. Bu davranışı doğrultusunda Katip Çelebi’nin bir başka özelliğinin de hayatını sürdürdüğü döneme ışık tutan bir düşünür olduğu olarak ifade edilebilir. Bilimin toplum yönünden büyük bir yere sahip olduğunu her defasında ifade eden Katip Çelebi yaşam ve din arasında güzel bir bağ oluşturmanın sadece ilim yardımı ile gerçekleşeceğini belirtmiştir. Bu sebeptendir ki ilim konusunu bunları daha da büyük bir konuda bir araya getiren farklı bir yönden incelemek gerektiğini de her fırsatta vurgular.

Katip Çelebi Jovans’a ait olan Theatrum orbis terrarum isimli eseri, Aristo’nun felsefelerinden biri olan Meteora kitabının sekizinci kısmını, Philippus Cluverius’a ait olan yeni ve eski coğrafya kitaplarına giriş ve bunlara benzer daha birçok kitabı Türkçeye çevirerek, yeni kitaplar kazandırmıştır. Özel olarak bibliyografi türünden eserlerini yazarken birkaç kısaltma ve fiş kullanmayı tercih eden Katip Çelebi anlatım biçimi ya da edebiyattan daha çok ön planda tuttuğu unsur mana olmuştur. Sözlerini kısa ve öz anlatmayı seçmiştir. XVII. yüzyıldaki Osmanlıda olan kültür ve bilim alanlarına damgasını vuran Katip Çelebi Osmanlının yanı sıra Batılı devletler tarafından da büyük bir hayranlık ve takdir almıştır. Ortaya koyduğu eserlerden büyük bir hayranlık ile bahsedilmiştir. Katip Çelebi’yi Osmanlılar’ın Süyûtî’si gibi bir lakap ile nitelemişlerdir. Katip Çelebi’nin kaleme almış olduğu eserleri ve sahip olduğu düşünce yapısının değeri çoğunluklu olarak beğenildiği için birçok dönemde onun yazdığı risâleler ve kitaplar yayımlanmıştır.

Katip Çelebi Eserleri

  • Keşfü’z-zunûn anil-esâmi ve’l-fünun
  • Cihannüma
  • Arapça Fezleke (Fezleket akvâl’l-ahyâr fi ilmi’t-târîh ve’l-ahbâr)
  • Türkçe Fezleke
  • Tuhfet’ül-kibâr fi esfâri’l-bihâr
  • Takvîmü’t-tevârih
  • Kanunname
  • Tarîh-i Frengi Tercümesi
  • Tarîh-i Kostantaniyye ve Keyasire (Revnaku’s-saltana)
  • İrşadü’l-Hıyârâ ila Tarihi’l-yunun ve’r-Rûm ve’n-Nasârâ
  • Süllemü’l-vusûl ilâ tabakati’l-fûhûl
  • Levâmiu’n-nur fi zulmeti Atlas Minur
  • İlhâmü’l-mukaddes min feyzi’l-akdes
  • Tuhfetü’l-ahyâr fi’l-hıkem ve’l-eş’âr
  • Dürer-i münteşire ve gurer-i münteşire
  • Düstûrü’l-amel fi ıslâhı’l-halel
  • Recmü’r-râcim bi’s-sîn ve’l-Cim
  • Beyzâvi Tefsirinin şerhi
  • Muhammediyye şerhi
  • Caciü’l-mütûn min cell’il-fünûn
  • Mîzânü’l-Hakk fi ihtiyâri’l-ahakk

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.