Truva Savaşı Ne Zaman Yapıldı? Nedenleri ve Sonuçları
Bu yazımızda Truva Savaşı hakkında bilgilere yer verdik. Truva Savaşı’nın sebeplerini, oluşum evrelerini ve sonuçlarını tüm ayrıntılarıyla inceledik.
Truva şehrinin kralı Priamos’un oğlu Paris, Menelaus’un güzel karısı Helen’in onun olacağına dair bir söz alır Afrodit’ten çünkü en güzel kişiye verilecek olan elmayı Afrodit’e verir. Paris, Helen’i kaçırır ve bunun üzerine Menelaos müttefiklerini de alarak Truva’ya savaşa gider. Truvalılar da Anadolu’dan aldıkları destek ile savunmaya geçerler. Truva Savaşı çok uzun sürer. En kurnazları olan Odysseus tahtadan bir at yapma fikrini verir. Fikir herkes tarafından kabul edilir. İyi olan komutanlar ve Odysesseus içine girer. Ordunun geri kalanı ise saklanır, onları göremezler. Truvalılar, Akha askerlerini ortada göremeyince kaçtıklarını düşünürler. Truva atını içeri alırlar ve sevinçten eğlencelere başlarlar. Gece yarısı herkes uyuduktan sonra atın içinden çıkan Akhalılar kapıları açarak saklanmış olanları da içeri alırlar. Akıllıca bir oyun sonucu Truva’ya giren Akhalılar zafer kazanırlar ve Helen’i de yanlarına alarak orayı yağmalanmış bir şekilde terk ederler.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Truva Hakkında Bilgi
Truva kenti, -Troia, Troy, İlion, İlias ya da İlium da denir.- Anadolu’nun kuzeybatısındaki Küçük Asya (Asia Minor)’nın Troas bölgesindeki bir sırttın üzerinde bulunur. Çanakkale’nin 30 kilometre kadar uzağındaki Hisarlık Tepesi üzerindedir. Tam dokuz kez kurulup yıkılmıştır. Denize yakın olmadığı için deniz baskınlarından korunur ancak Hellespontos (Çanakkale) ile Karadeniz’i bağlayan ticaret yollarına hakim olucak kadar da deniz yakın bir konumdadır. 1873 yılında Alman arkeolog Schliemann kazı çalışmalarına başlamıştır. Ondan sonra da çalışmalara arkeolog Dörpfeld devam etmiştir. Bu çalışmalardan Truva’nın tam dokuz tabakadan meydana geldiği ortaya çıkmıştır. Her yıkılışında yeniden yapılmış olan ticaret kentinin altıncı tabakası Truvalılara aittir. Altıncı tabaka İ.Ö. 15-12. yüzyıla ait olan tabakadır. İlk şehir Taş Devri’nin sonlarında, son şehri ise Romalılar tarafından yapılmıştır.
Okuma Önerisi: Truva (Troya) hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek için Truva (Troya) Antik Kenti Hakkında Bilgi başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.
6. Şehrin etrafındaki surlar inanışa göre çok sağlamdır çünkü Truva kralı Laomedon tarafından Tanrılara yaptırılmıştır bu sebeple de kalın ve sağlamdır. Bu duvarlar yüzünden Truva’nın hiç ele geçirilemeyeceğine inanılıyordu. Lakin Herakles kızdırılmıştır, Telamon ile birlikte bir ordu toplayıp Truva’nın üstüne gitmiştir ve bir günde Truva’yı zapt etmiştir. Bu olay, Agamemnon komutasındaki kuşatmadan onyıllar önce gerçekleşmişti. Truvalılar, ticaret gemileri ile denizlerde ticaret yaparak çok zengin olmuşlardır. Çanakkale Boğazı’nın, Ege Denizi’nin giriş kapısında olduğundan aynı zamanda boğazı da kontrol altına almışlardır. Oysaki Minos Devleti Ahkalar tarafından bu sıralarda yıkılmıştır. Minos Devleti’ni ele geçiren Akhalar, Çanakkale Boğazı’nı da ele geçirmek istediler. Bu sebepten dolayı Truvalılar ve Akhalar hep bir çatışma içinde olmuşlardır. Truva kralı olan Priamos’un elli tane çocuğu vardır. Bu çocukların biri hariç hepsini Herakles öldürmüştür sadece Priamos Laomedon’un sağ kalan tek oğludur.
Truva Savaşı Nedenleri
Bir gün Priamos’un karısı Hekabe bir rüya görür. Bu rüyada karnından ateşler çıkmakta ve Truva surlarını sarmaktadır. Hekabe, rüyasını kocasına ve bir kahine anlatır. Kahine göre Hekabe hamileydi ve doğacak çocuk ileride Troyalıların başına büyük dertler açacaktı. Bu sebeple doğan çocuk hemen öldürülmeliydi. Kral bu kehanete inanmıştı ve çocuğu doğduktan sonra bir adamını görevlendirip onu öldürmesini istedi. Lakin adam çocuğu çok küçük ve savunmasız gördü ve İda (Kaz Dağı) Dağı’na bıraktı. Çocuğu vahşi hayvanlardan önce çoban buldu. Bu çocuk ileride gerçekten Truvalıların başına dert açacak olan Paris idi.
Yunan mitolojisine göre Olymposlar, Eris (kavga ve nifak tanrıçası, savaş tanrısı Ares’in kızkardeşi)’ten hiç hoşlanmazlar ve davetlere onu çağırmazlardı bu yüzden günün birinde intikam alacağına yemin etmiştir. O gün ise, Kral Peleus (Akhilleus’un babası) ile nereidlerden (su perileri) Thetis (Akhilleus’un annesi) Tesalya’daki Pelion Dağı’nın tepesinde evlilik günüdü. Yakın arkadaşı olan Kentauros Kheiron ona bir mızrak hediye etmiştir. Poseidon (deniz tanrısı) düğün hediyesi olarak batı rüzgarı Zephyros’un iki atını hediye etmiştir. Düğüne tüm faniler ve tanrılar davet edilmişti ancak Eris yine davet edilmemişti.
Bu duruma daha da sinirlenmiş olan Eris, Herakles’ten aldığı altın elmanın üzerine “En güzel kadına” yazarak ve tanınmasın diye kılığını kıyafetini değiştirerek düğüne gitmiştir. Şölende elmayı orta bir yere atıverdi. Tüm tanrıçalar bu elmaya sahip olmak istedi lakin adaylar elenerek üçe indi: Hera, Afrodit, Athena. Onlarda bu kararı Zeus’a bıraktılar. Zeus için oldukça zor bir karardı çünkü Hera eşiydi, Athena öz kızıydı, Afrodit ise dünyaca herkes tarafından güzelliği kabul edilmiş bir tanrıçaydı. Zeus zorlanacağını anladığından İda Dağı’ndaki çobanı Paris’e işi yıktı.
Paris’in Helen’i Kaçırması
Böylelikle, Aphrodite, Athena ve Hera Paris’in yaşadığı İda Dağı’na haberci tanrı Hermes’in eşliğinde geldiler. Tanrıçaların güzelliği karşısında elmayı kime vereceğini bilemeyen Paris’e tanrıçalar rüşvet teklif etti. Hera, ona Avrupa ve Asya’nın en güçlü kralı olmayı; Athena, kendisine dünyanın en zeki kralı ve Yunanistan ile yapılacak bir savaşta zafer; Afrodit ise ona dünyanın en güzel kadınını teklif etti. Paris’in öyle büyük krallıklarda gözü yoktu. En güzel kadının onun olmasını tercih edip elmayı Afrodit’e verdi. Bu işe çok bozulmuş olan Hera ve Athena, Truva’nın yıkımı için plan yapmaya başladılar. Afrodit ise Paris’i Yunanistan’daki Isparta şehrine gitmesini sağladı çünkü güzel Helen Sparta Kralı’nın eşiydi. Menelaos ve Helen, Paris’i çok iyi karşıladılar. Kral, Paris’e güvenerek Girit’e gitti ve bundan yararlanan Paris Helen’i Truva’ya kaçırdı.
Menelaos karısını geri almak için hemen Truva’ya savaş açtı. Tüm Yunan krallarına haberci yollayarak yardım istedi çünkü onlar evlenirken tüm krallar, Helen’in başına bir iş gelirse yardım edeceklerine söz verdiler. Verdikleri söz gereği tüm krallar; Menelaos’un ağabeyi Agamemnon, Nestor, Ajax, Patroklos Truva Savaşı için hazırdı. Sadece Odysseus ile Akhilles pek ortalıkta değildi. Odyessus, Yunanistan’ın en akıllı ve en kurnaz kralıydı ve kocasına sadakati olmayan bir kadın için savaşmak istemiyordu. Bu sebepten ötürü, gelen haberciye delirmiş gibi davrandı. Tohum yerine tuz ekiyordu bir taraftan da tarlayı sürüyordu. Gelen haberci de az kurnaz değildi. O tarlayı sürerken onun çocuğunu alıp sabanın önüne koydu. Odysessus durdu ve sabanı atarak oğlunu kurtardı. Burdan da haberci onun aklının hala yerinde olduğunu anladı.
Truva Savaşı Ne Zaman, Nerede ve Nasıl Başladı?
Akhilles ise bu savaşta öleceğini biliyordu çünkü su perisi olan annesi ona söylemişti. O da kadın kıyafetleri giyinerek, kral Lycomedes’in sarayında, saray kadınları arasındaydı. Kumandanlar onu bulmak için Odysessus’u görevlendirdiler. O da bir seyyar satıcı kılığına girdi ve saraya gitti. Serginin bir tarafında kadınların seveceği takılar vardı bir tarafında ise silahlar. Tek bir kadın silahlara bakıyordu bu da Akhilles’ti. O da kaderine razı geldi ve Odysessus’la birlikte savaşa katıldı.
Sonunda her şey tamamlanmış ve ordu yola koyulmuştu. Lakin Kuzey Rüzgarı, onların yelken açmasına izin vermiyordu. Sonunda kahinlerin biri Artemis’in Akhalara kızdığını çünkü Agamemnon’un adamlarından birisi, onun en çok sevdiği tavşanlardan birisini öldürdüğünü ve ancak kızı İphiginia’yı kurban ederse onu affedeceğini söyledi. Baba için çok zor olsa da zafer için göz yumdu ve böylece Kuzey Rüzgarı durdu. Askerler Truva’ya erişti, Çanakkale Boğazı’nda kamp kurdular.
Sayıları 100.000’den fazla olan Akhalı askerler her ne kadar saldırmış olsada Truva’nın güçlü surlarını bir türlü geçemiyorlardı. Ayrıca Priamos’un bu hücumları bertaraf edebilecek, Truva’yı koruyabilecek oğulları vardı.Truva ordusunun başkumandanı bunların en cesuru olan Hektor’du. Öte yandan Akhaları düşman kabul eden Anadolu halkları da Truva’nın yanındaydı.
Truva Savaşı on yıl sürdü. Dokuz yıl boyunca galip sürekli yer değiştirdi. Uzun süre hiçbir taraf belirgin bir zafer kazanamadı. Akhalar, civardaki yerleşkelere baskın yapıyorlar, kızları kaçırıyorlardı. Hatta bu tarz bir talandan sonra Agamemnon’un kaçırdığı bir rahibin kızı yüzünden, çok fazla Akhalı asker öldü. Bu olay ile Akhilles ile Agamemnon’un arası açıldı. Akhilles onu Zeus’a şikayet etti ve olay Olympos Dağı’na sıçradı. Tanrılar da ikiye bölünmüştü. Bir kısmı Truvalıları bir kısmı da Akhalıları destekliyordu. Bir anda Truva Savaşı durdu. Her iki taraf da askerlerini geri çekti. Paris ve Menelaos yalnız savaşacaklardı. Kim kazanırsa Helen onun olacaktı. Teklif Paris’tendi.
Paris ile Menelaos Düellosu
Ve düello başladı. Mızrağı ilk Paris fırlattı. Menelaos mızrağı kalkanı ile savuşturdu. Sonra kendi mızrağını fırlattı, mızrak Paris’in gömleğini yırtmıştı ama yaralanmamıştı Paris. Daha sonra kılıcını çekti Menelaos. Paris’i tolgasından vurdu ama kılıcı kırıldı. Silahsız olmasına karşın Paris’in üstüne atladı ve miğferinden tuttu. Eğer Afrodit ona yardım etmeseydi Menelaos onu sürükleyerek Yunanlıların sınırına kadar götürecekti. Afrodit miğferinin ipinin kopmasını sağladı ve Paris, Truva’ya koşmaya başladı. Arkasından da Menelaos geliyordu. Kimse Paris’e yardım etmiyordu çünkü ona kızmışlardı orada Menelaos’a saldırmadığı için ama Paris kaçtı. Nasıl kaçtığını kimse bilmiyordu. Bunun üzerine, erlerin başbuğu Agamemnon, Menelaos’u galip ilan etti. Truvalıların Helen’i geri vermesi gerekiyordu ama hala kızgın olan Hera ve Athena Truva’nın yerle bir olmadan savaşın bitmesini isteiyordu. Oysaki Truvalılar da Helen’i vermek niyetindeydiler.
En aptal Truvalı Pandorus’u, Menelaos’u yaralaması için ikna ettiler. En sonunda tanrılar ve tanrıçalar da Truva Savaşı meydanında savaşır oldular. Birbirlerini Zeus’a şikayet ettiler. Zeus Truvalılara yardıma geldi. Zeus’un olaya el atmasıyla işler değişti. Truvalılar, Akhaları gemilerine kadar püskürttüler. Hektor savaşta kahramanlaştı. Akhilles ise savaşmak istemiyordu. Agamemnon ve Akhalılar, onu yeniden savaşmak üzere ikna etmeye çalışıyorlardı. Truvalılar gemileri ateşe verecek kadar yaklaşmışlardı.
Akhilles’un Hektor’u Öldürmesi
Akhilles, kendi zırhını en iyi dostu Petroklos’a verdi ama o da Hektor tarafından savaşta öldürüldü. Buna sinirlenen Akhilles, öleceğini bile bile Hektor ile savaşmaya karar kılıp askerlerinin başına geçti. Truvalıları yeniden püskürtüp surlara yaklaştı. Şehir kapılarını açıp askerlerini içeri adılar, dışarıda sadece Hektor kaldı. Karşısında tunç zırhı içinde Akhilleus’u görünce titreme aldı Hektor’u. Önce kaçan Hektor, cesaretini toplayıp karşısına dikildi. Mızrağını fırlattı, kalkanını tam ortasından vurmasına rağmen kalkanını yaramadı. Kılıcı ile saldırıya geçti lakin Akhilles onu uzun mızrağı ile öldürdü. Son nefesinde Hektor, ona ailesine vücudunu vermesi için yalvardı.
Lakin Akhilles’in öfkesi dinmemişti ve cesedin ayaklarını arabaya bağlayıp başını yere bıraktı. Cesedi defalarca sürükledi sonunda da gemilerin yanına götürdü. Cesedi yaktırmadı ve köpeklere yedireceğini söyledi. Özellikle Zeus bu saygısızlığa çok kızdı. Priamos’u cesaretlendirerek onun Akhilles’in kampına girerek cesedi vermesi için yalvarttı. Değerli taşları da gören Akhilles cesedi verdi ama Akhilles yine coşmuştu. Surlara yaklaştığı sırada, Paris’in attığı zehirli bir ok ile topuğundan vurulan Akhilles öldü ama arkasında kalan zırhı bir tartışma meselesi olur ve kumandanlar arasında yapılan bir oylamda zırh Odeysessus’a verilme kararı alındı. Bunun üzerine de Ajax kendisini aşağılanmış gibi hissederek bir kılıca atlayıp kendini öldürdü. İki büyük kayıptan dolayı cesaretleri kırılan askerlere zafer çok uzak görünüyordu ama vazgeçemeye de niyetleri yoktu.
Akhilles’in genç oğlu Neoptolemus, Paris’i öldürdü. Bunun Truvalılar için pek bir değeri yoktu çünkü başları onun yüzünden belaya girmişti. Truvalılar güçlerini korumaya devam ediyorlardı. Surlar hala sağlamdı. Onları ortandan kaldırmak için iyi bir lidere ihtiyaçlara vardı. Ortada ise lider kalmamıştı. Aralarından en iyisinin Odysessus olduğuna karar verip onu tahta çıkardılar. Odysessus’un sinsi bir fikri vardı.
Truva Atı Nedir?
Tahta içi boş bir at yapacaklardı ve içine iyi komutanaları ile Odysessus’u koyacaklardı. Bazı seçkin komutanlar atın içindeyken bir kısmı da gemileri Bozcaada’nın arkasına, Truvalıların onları göremeyeceği bir şekilde gizleyeceklerdi. Eğer görürlerse oradan Yunanistan’a döneceklerdi bu da atın içindekileri ölüme terk etmek demek oluyordu. Lakin her şey onun planladığı gibi giderse Truva’yı yıkıyorlardı. Geride sadece bir tane Akhalı asker kalıcaktı ve o da atın içeri alınması için onları ikna edecekti. Her şey planlandığı gibi gidicekti.
Bir sabah, Truvalılar çok sakin bir güne uyandılar ve karşılarında bomboş bir kamp buldular. Bu olaya çok şaşıran Truvalıları daha da çok şaşırtan bir olay daha vardı ki bu da karşılarında bulunan tahta attı. Onlar meraklı meraklı bakarken arkada kalmış olan Sinon adlı asker onlara yanaştı. Truvalılar onu yakalayıp Priamos’a götürdüler. Sinon Yunanlılardan nefret ettiğini dile getirdi. Açıklaması ise Kuzey Rüzgarı’nı engellemek için Agamemnon’un kızının kurban edildiği gibi kendisininde kurban edileceğini, bunu öğrendikten sonra da oradan kaçtığını dile getirdi.
Truva Savaşı Sonuçları
Ona herkes inandı çünkü iyi bir oyuncuydu. Açıklamasının devamını ise tahta at Athena’ya kutsal bir sunak olarak yapıldığını, büyüklüğünün sebebini ise şehir kapılarından şehrin içine almalarını engellemek için olduğunu ve Akhaların beklentisinin onu yakmaları yönünde olduğunu söylemiştir. Truvalılar hemen inandı ama iki kişi hariç. Hektor’un kızkardeşi ve Laokoon onları ikaz etti ama kimse umursamadı. Bu son olay da onların kesin olarak sonunu getirdi. O gece on senelik Truva Savaşı bitti sanıp kutlama yaparken herkesin uyuduğu bir sırada Odysessus ve kumandanlar dışarı çıkarak kapıları açtılar.Her yerde yangın çıkardılar. Daha ne olduğunu anlayamayan Truvalıları kılıçtan geçirdiler.
Akhilles’in oğlu Neoptolemus, yaşlı Priamos’u karısının ve kızlarının gözleri önünde öldürdü. Truva’nın baştan başa yakıldığı o korkunç gece Helen eski kocası Menelaos’a gitti. Ertesi gün Yunanistan’a geri dönen Akhaların arkalarında bıraktıkları tek şey, alev alev yanan mağrur bir şehir idi.
Truva, günümüzde Çanakkale il sınırı içinde, Kaz Dağı’nın eteklerinde bulunmaktadır. Şehir 1800’lü yılların sonuna kadar sadece Homeros’un İlyada’sındaki bir efsaneydi. Şehrin gerçek anlamıyla ortaya çıkması Schliemann adlı bir arkeolog olmayan araştırmacının yaptığı kazılar ile ortaya çıkmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’ndan aldığı ferman ve izinlerle Truva’nın ilk katlarına ulaşmıştır. Yanında sadece karısı ve bir Rum işçi bulunmaktadır. Yaptığı kazılar tüm Avrupa’ya yayılır ve önceleri kimse ona inanmasa da o çıkan yerlerin öylesine bir yer değil Truva olduğu anlaşılır.