Siyasi Birliklerini Sağlayan Almanya ve İtalya (Tarih Konu Anlatımı)
Bu yazımızda tarih dersi konu anlatımları kapsamında 11. sınıf tarih dersinin 3. ünitesi olan Uluslararası İlişkilerde Denge Stratejisi (1774-1914) ünitesinin 2. konusunun devamı olan Siyasi Birliklerini Sağlayan Almanya ve İtalya konusuna yer verdik. Siyasi Birliklerini Sağlayan Almanya ve İtalya “Osmanlı Devleti’nin siyasi varlığına yönelik tehditleri analiz eder.” kazanımı çerçevesinde anlattık.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Siyasi Birliklerini Sağlayan Almanya ve İtalya
Ders: Tarih 11
Ünite: Uluslararası İlişkilerde Denge Stratejisi (1774-1914)
Konu: Siyasi Birliklerini Sağlayan Almanya ve İtalya
Kazanım: Osmanlı Devleti’nin siyasi varlığına yönelik tehditleri analiz eder.
Siyasi Birliklerini Sağlayan Almanya ve İtalya konusunda Almanya siyasi birliğini nasıl sağlamıştır? İtalya siyasi birliğini nasıl sağlamıştır? sorularını yanıtladık. Ayrıca Faşizm’in Nazi Almanyası ve Faşist İtalya’daki yükselişini ve etkilerini inceledik.
Faşizm Nedir?
Faşizmin Nazi Almanyası ve Faşist İtalya’daki yükselişini ve etkilerini inceleyelim. Faşizm adlı düşünce şekli ilk olarak İtalya’da gün yüzü görmüştür. Benito Mussolini tarafından ortaya atılmış olan hüküm şekli otoriter ve radikal milliyetçi temellere sahiptir. Bu ideolojinin ilkeleri ve öğretileri Mussolini tarafından Giovanni Gentile adlı düşünüre La Dottrina del Fascimo adlı eserin altında yazılmıştır. Faşist düşünce sol fikirleri, sağ unsurlarla birleştirerek marksizm, liberalizm ve geleneksel, tutucu muhafazakarlığa karşı bir düşünce savaşı haline girmiştir.
Faşizm toplumu totaliter bir hükümetin altında tutmayı amaçlar. Faşist hükümetlerin altında yaşayan insanların kendi doğruları yoktur çünkü devlete karşı gelen herhangi bir düşünce bu omurgasız, korkak insanların sonu anlamına gelebilir. Faşizm yani fascismo teriminin kökenleri Antik Roma yöneticileri katlettikleri insanlar üzerindeki hükmünü göstermeye çalışan ucunda balta bulunan bir demet çubuk anlamına gelen fasces kelimesinden gelmektedir. Faşizm ya da fascimo da aynı kökenleri gibi bir balta başı kadar vahşet dolu ancak bir demet çubuk kadar kırılgan ve zayıf bir düşüncedir.
1. Dünya Savaşı Sonrası Almanya
Sadece yirmi yıllık bir dönem dünyanın gördüğü ve görebileceği en büyük savaş olarak kalacak Birinci Dünya savaşı sonrasında savaşa katılmış olan bütün ülkeler büyük kayıplar vermiş durumdaydı. İnsanlığın açgözlülüğünün en somut kantı olan savaş denilen cinnetin adı altında milyonlarca masum can kaybedildi. Ülkelerinin başındaki birkaç bencil ve egomanyak adamın kararları üstüne muharebe alanlarına sürülen bazıları on sekiz yaşını doldurmamış, bazıları da yeni çocuk sahibi olmuş babalardan oluşmuş olan o sözde liderlerin gözündeki basit insancıklar neredeyse hiçbir şey uğruna sahip oldukları, bu şeyler fazlasıyla az da olsa, her şeyi kaybetmiştirler. Lakin, tarih bu insancıklardan bahsetmez.
Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya İmparatorluğu da savaşı kaybetmiş bütün devletler gibi perişan durumdadır. Hatta diğer kaybeden devletlere nazaran daha ağır şartlar bulunduran Versay Barış Antlaşmasını imzalamak zorunda bırakılmıştır. Bu antlaşmadan hemen önce sözde lider Alman İmparatoru II. Kayzer Wilhelm halkını bırakaraktan Hollanda’ya kaçmıştır. Tahtın boşta kalmasıyla birlikte, Alman halkı yeni bir düzene ihtiyaç duymaktadır. Bu boşluk yeni bir monarşik düzen ile doldurulması karar olmasına rağmen kabinenin tanınmış sosyal demokrat bakanlarından Philipp Scheidemann In Reichstag balkonundan halka şöyle bir seslenişte bulunmuştur.
“Eski ve çürümüş monarşi çökmüştür. Artık yeni bir düzenin ortaya çıkma zamanı. Yaşasın Alman Cumhuriyeti!” Bu açıklama Almanya’yı belli bir dönemliğine bir iç savaş hali içine sokar. Bu savaşın çoğu savaşta olduğu gibi tek gerçek kaybedeni halkın ta kendisidir. Bu kaos halinde Alman hükümeti kendi halklarını gözden çıkarır ve bu gözden çıkarılışın sonuçlarından biri de , halkın bir insanın günlük olarak tüketmesi gereken kalori miktarından çok daha düşük değerlere tekabül eden 1000 kalorilik bir beslenme düzenine sokulmasıdır.
Bu halden ötürü halk daha kolay hastalanır hale gelmiştir. Dizanteri, tüberküloz ve iskorbüt hastalıkları gibi hastalıklar halk arasında çok daha yaygın hale bir hale gelmiş ve bu tip hastalıklar gibi hastalıklardan ölen masum insanların sayısı absürt bir sayı olan 600.000’i aşmıştır. Bu kaos hali birkaç yıl daha sürmüştür. 1919 yılında genel seçimler yapılmış ve öncesinde kazara olsa da cumhuriyetini ilan etmiş olan Philipp Scheidemann ülkenin başına geçer. Almanya, 1919 ila 1933 yılları arasında Weimar Cumhuriyeti olarak kalmıştır.
Almanya’da Siyasi Birliğin Kurulması
Bu dönem içinde nazi hareketleri başlamıştır. 1921 yılında Avusturya doğumlu başarısız bir ressamın başlarında olduğu bir grup radikal sağ kanat düşüncelerini kendi ilkeleri olarak belirlemiş birkaç eski asker ve diplomat Alman tarihi ve dünya tarihi için büyük bir eyleme çıkacaktır. Bu birkaç diplomat ve eski askerlerin bulunduğu bu grup kendilerini Alman İşçi Partisi olarak isimlendirecekti. Alman İşçi Partisi adlı grubun altındaki insanlar daha önce belirtemedikleri belki de kendilerinden bile sakladıkları kirli ve insanlık dışı bu grupla paylaşacaktı ve bu pis düşünceleri Nazizm adlı ideolojinin altında toplanacaklardır.
Bu grup 1923 Alman Cumhuriyeti’nin Bavyera adlı eyaletinde bir birahanenin önünde kendilerince doğru olan düşünceleri savunma ve diğer kişilere empoze etme amacıyla bir protesto düzenleyecekti. Bu darbe girişimine benzer protesto bir diğer amacı ise Bavyera eyaletini Alman İşçi Partisi’nin ve düşüncelerini paylaşan kişilerin kontrolü altına almaktı. Lakin, bu grup darbe girişimlerinde başarısız oldu ve grubun lideri olan başarısız Avusturyalı ressam (Adolf Hitler) hapishaneye atıldı. Cezasının süresi 5 yıl olmasına rağmen hapishanede 9 ay kalan ünlü diktatör, hapishanedeyken ileride birkaç kez bestseller olacak ve bir Alman jenerasyonunu kökünden değiştirecek kitap “Mein Kampf”ı yazdı.
Bu kitabın yayınlanmasıyla birlikte parti binlerce yeni üye kazansa da halk üzeri etkileri hala yeterli değildi. 1928 yılında yapılan seçimlerle birlikte Reichstag’a sadece 12 yer kazanabildi. Partinin popülaritesinin artmasını arzulayan ünlü ırk düşmanı ülkenin çoğu yerinde konuşmalar verdi. Joseph Goebbels ile halkı manipüle etme yeteneği ile yüce katilin hitabet kabiliyeti ile birlikte parti çok daha destek topladı. 1929’da bütün dünyayı etkileyen ekonomik buhran sonucu Alman hükümeti de etkilenmiştir ve ekonomik çöküşün hududuna gelmiştir. Yıllardır devletinin sıkıntılarını yaşayan Alman halkı artık yeni bir hükümete bel bağlamış durumdadır. Bu değişim isteği ile birlikte halk 1933 genel seçimlerinde Alman İşçi Partisi’ne oylarını kullanmıştırlar. Parti büyük bir farkla Reichstag’da en fazla koltuğa sahip olan parti olmuş ve Adolf Hitler şansölye seçilmiştir.
İtalya’da Siyasi Birliğin Kurulması
1. Dünya Savaşı sonrası aynı Alman İmparatorluğu’nda olduğu gibi İtalyan halkı savaştan ötürü ortaya çıkan iç karışıklar, ekonomideki çöküş ve benzeri gibi savaştan dolayı ortaya çıkan sebeplerden yeni bir rejim arayışındadır. Bu yeni rejim arayışının yaşanıldığı dönemde Benito Mussolini’nin kurduğu Savaş Demetleri (Fascio di Combattimento) adında bir grup dünyada ilk defa görülecek faşist tutumlarla birlikte halkın desteğini kazanmaya başlamıştır. Bu grup Kasın 1921 tarihinde gerçekleştirilen Roma Kongresi ile birlikte Ulusal Faşist Parti (Partito Nazionale Fascista) ismini alıp bir gruptan öte bir hal alarak resmi bir kurum haline bürünmüştür.
Ulusal Faşist Parti (Partito Nazionale Fascista) 1921 yılında yapılmış olan genel seçimlerde İtalyan Parlementosu’na 37 adet milletvekili sokmuştur. Bununla birlikte bu faşist gruba halk tarafından verilen destek her geçen gün artmıştır. Önceki hükümetleri tarafından tamamıyla sömürülmüş olan kendi geleceklerini ön göremediklerden dolayı bu faşist düzene kendi kurtarcıları olarak düşünerekten bir nevi kendi kendilerine at gözlüğü takaraktan desteklemişlerdir. 1921 yılının başında 100 bin üyeye sahip olan bu grup yılın sonunda yaklaşık 320 bin üye mensubu olmuştur. 1922 yılının Ağustos ayında dönem hükümeti halkla baş edemez hale gelmiştir. Mussolini, bu faşist grubu arkasına alarak dönem rejimini tahtı kendisine devretmesi konusunda tehdit etmiştir. Faşist Parti Napoli’den Roma’ya bir yürüyüşe hazırlanmaya başladığını fark eden hükümet bunun bir darbe girişimi olacağını anlamış ve tahtı devretmekten başka çare bulamamıştır. Bununla birlikte Benito Mussolini 39 yaşında İtalya’nın gördüğü en genç başbakan olmuştur.
3. Ünitenin Tüm Konuları: Uluslararası İlişkilerde Denge Stratejisi (1774-1914) ünitesinin tüm konularını aşağıdaki başlıklarda inceleyebilirsiniz.