XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti ve Büyük Güçler (Tarih Konu Anlatımı)
Bu yazımızda tarih dersi konu anlatımları kapsamında 11. sınıf tarih dersinin 3. ünitesi olan Uluslararası İlişkilerde Denge Stratejisi (1774-1914) ünitesinin 2. konusunun devamı olan XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti ve Büyük Güçler konusuna yer verdik. XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti ve Büyük Güçler “Osmanlı Devleti’nin siyasi varlığına yönelik tehditleri analiz eder.” kazanımı çerçevesinde anlattık.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti ve Büyük Güçler
Ders: Tarih 11
Ünite: Uluslararası İlişkilerde Denge Stratejisi (1774-1914)
Konu: XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti ve Büyük Güçler
Kazanım: Osmanlı Devleti’nin siyasi varlığına yönelik tehditleri analiz eder.
XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti ve Büyük Güçler konusunda Düvel-i Muazzama nedir? Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılda İngiltere, Rusya, Prusya, Avusturya ve Fransa ilişkileri nasıldır? sorularını yanıtladık.
19. Yüzyılda Osmanlı Devleti
Toprak gücü ve bolluğu bakımından 19. yüzyıla damgasını vuran Osmanlı Devleti dünyanın en büyük devletlerinden biri olarak yerini korumaktaydı. Bugünün coğrafyalarından Sırbistan, Romanya, Arnavutluk, Karadağ, Yunanistan, Kafkasya, Irak, Suriye, Filistin, Hicaz, Mısır, Trablusgarp, Tunus, Cezayir, Bulgaristan, Trakya ve Anadolu’yu topraklarında bulundurmakla birlikte Girit ve Kıbrıs dahilinde Akdeniz ve Ege Denizi’nin bütün adaları da Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti altındaydı. Aynı zamandan Karadeniz, Marmara ve Kızıl Deniz de Türk denizleri olarak Osmanlı Devleti’nin hakimiyetindeydi. Bunlarla birlikte Basra Körfezi ve Adriyatik Denizi de Türk topraklarına dahildi. Bütün Akdeniz kıyılarının Osmanlı hakimiyetindeki kısmı ise kıyıların dörtte üçünden oluşmaktaydı.
Toprak ve deniz hakimiyetinin yanında Osmanlı Devleti Türklerin yanında farklı milletlerden topluluklara da ev sahipliği yapıyordu.
Geniş topraklara sahip olmak onlara diğer milletlerin boyun eğmesinde kolaylık ve üstünlük sağlıyordu. Bu gruplardan bazıları Araplar, Yahudiler, Ermeniler, Gürcüler, Grekler, Latinler, Slavlar ve Çerkezlerdi. Bu toplumların başka bir getirisi de din çeşitliliğini yaratmalarıydı. Osmanlı Devleti bünyesinde Musevilik, Müslümanlık ve Hristiyanlık gibi çeşitli dinleri barındırıyordu. Osmanlı Devleti sahip olduğu hoşgörülü sosyal tutum ile de bilinmekte ve tanınmaktaydı. Farklı ırklardan, dillerden ve din mensuplarından insanlar ılımlı siyasi politika sayesinde gelenekler ve göreneklerinden uzaklaşmadan birlikte, iç içe yaşamışlardır. Böylesine çeşitli milletler ile birlikte geniş bir coğrafyaya sahip olan Osmanlı Devleti sahip oldukları barış ortamını 19. yüzyılın başlarında çeşitli iç ve dış meseleler ve diğer büyük devletlerle sıkıntılar sebebiyle kaybetmek riski yaşamıştır. Osmanlı Devleti farklı sebepler yüzünden bazı sıkıntılar ile karşı karşıya gelmeye başlamıştır. Çoğunlukla diğer devletler ile ilgili politikalarını değiştirmesi gerekmiştir.
Düvel-i Muazzama Nedir?
XVIII. yüzyıldan I. Dünya Savaşı arasında bulunan dönemde Osmanlı Devleti’nin Avrupa’nın önde gelen devletlerine yönelik isimlendirmesi “Düvel-i Muazzama” şeklindedir. Bu kategoriye düşen devletler ise şunlardır; İngiltere, Rusya, Prusya (Alman Devleti), Avusturya ve Fransa.
Bu isimlendirmenin kelime anlamı incelendiğinde “Düvel” kelimesinin Türkçede devlet sözcüğünün çoğul hali olduğu görülür. Günümüz Türkçesiyle “Düvel-i Muazzama” terimini Büyük Güçler, Büyük Devletler olarak ifade edebiliriz. Bu terimin kapsama alanı genel olarak dış siyaset, ekonomi ve askeri güçleriyle global bir şekilde etkili olabilen devletlerdir.Bu terim ilk olarak Avrupa’da Napolyon sonrası dönemde devletlerin arasındaki ayrımı düzgünce yapabilmek ve global güçleri birbirlerinden ve diğer küçük devletlerden ayırmak için kullanılmıştır. Aynı dönemde Osmanlı Devleti de bu terimi lügatına uyarlamıştır. Avrupa’daki süper güçleri ve etkili devletleri betimlemek için imparatorluğun son dönemlerinde bu terim aktif olarak kullanılmıştır.
1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşmasından sonra “Düvel-i Muazzama” adı verilen devletler Osmanlı Devleti’ni parçalamak için çeşitli eylemlerde bulunmaya başlamışlardır. O zamanki dış siyasetin başka bir özelliği olaraktan “Düvel-i Muazzama” devletleri farklı koalisyonlar oluşturarak kendi aralarında iyi politik ilişkiler kurarken aynı zamanda birbirlerinin önlerini keserek güç dengelerini kendi lehlerine çevirme amacında hareket etmişlerdir.
19. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Büyük Güçlerle İlişkisi
Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılda İngiltere, Rusya, Prusya, Avusturya ve Fransa ilişkileri nasıldır? sorusunu yanıtlayalım. Dış ilişkiler ve politika değişimi konusuna gelmeden öne Osmanlı Devleti’nin 19. Yüzyılda kendi içinde neler yaşadığına olduğuna değinilmelidir. Bu dönemde yoğun bir yenileşme sürecinde olan Osmanlı, Tanzimat ile Islahat Fermanı’nın yayınlanması ve birinci Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle çeşitli reformlar yürürlülüğe girmiştir. Reformlar gerçekleşirken yeniliklerin halka benimsetilmesi ve kalıplaşmış geleneklerden sıyrılabilmesi amacıyla dönemin önde gelen devlet adamları ve eğitimcileri yoğun uğraşlar ile yenilikler yapmıştır. Bu yeniliklerin yanında geleneği temsil eden çeşitli eğitim ve devlet kurumları da varlıklarını sürdürmeye devam etmişlerdir.
Osmanlı Devleti genel olarak 19. yüzyılda dış siyasetinde politika değişimlerine ve yeniliklerine yönelmiştir. Bunun sebebi Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılın başlamışıyla birlikte parçalanma ve dağılma sürecine girmiş olmasıdır. Osmanlı Devleti’ni bu duruma sürükleyen bazı evrensel olaylar ise Fransız İhtilali ve sonuçları, Sanayi İnkılabının getirdiği değişiklikler ve çeşitli kapitülasyonlardır. Bu dönemde Osmanlı devleti büyük ölçüde zayıfladığı için 1798 Napoleon Mısır Seferi itibariyle 19. yüzyıl dahil olmak üzere denge politikası benimsenmiştir. Osmanlı Devletinin bu politika ile asıl amaçladığı durum ise Avrupa’nın büyük devletleri yani Düvel-i Muazzama arasında çıkar çatışmaları yaratarak onları birbirlerine düşürmekti.
Belli devletler birbirleriyle çatışmalara başladılar böylece. Rusya’ya karşı İngiliz Devleti, Fransa’ya karşı İngiltere’nin rakibi Rusya, bu üçlünün karşısında ise Almanya denge unsuru olarak yerini almaktaydı. Bu dönemde Osmanlı Devleti 1878 senesine kadar İngiltere’nin yanında durmuş, bir süre sonra ise Almanya’ya yaklaşmaya çalışmıştır. Osmanlı Devleti’nin İngiltere’nin yanında konumlandığı zamanlarda aralarında karlı bir ticaret ilişkisi süregelmekteydi. Aynı zamanda Hindistan’daki ticaret yollarının güvenliğini sağlamak amacıyla çeşitli ortaklıklar da kurmaktaydılar. İngiltere bu amaçla Osmanlı İmparatorluğuna yardımcı olmaktaydı. 19. yüzyılın ortalarında ise İngiltere bu sefer Çarlık Rusya’nın boğaz tehdidine karşı çaba harcamıştı.
Rusya’nın Osmanlı’yı baskıladığı Balkanlar gibi bölgelerde İngiltere çeşitli önlemler almaya çalışmıştı. Hatta Kırım Harbi’nin asıl sebebi budur. Karadeniz bölgesinin tarafsızlaşmasını sağlayan Paris Antlaşması da 30 Mart 1856 gününde imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Karadeniz bölgesine kıyısı olan hiçbir devletin deniz sularında savaş gemi inşası yapamayacağı maddesi yürürlülüğe girmiştir. Osmanlı Devleti’nin lehine olan antlaşmaların yanında Osmanlı, askeri, siyasal ve mali bakımdan güçsüz durumda bulunduğu için güçlü Avrupa devletlerinin ticaret yönündeki baskılarına boyun eğmek zorunda kalmıştır. Bu durum sebebiyle aleyhine antlaşmalar da imzalamıştır. Antlaşma imzalanan ülkelerden bazıları Danimarka, Meksika, İsveç, Sicilya, Brezilya, Prusya, Fransa, Avusturya ve Hollanda’dır. Bu antlaşmalar çoklu olma özelliğiyle birlikte iki devleti ilgilendiren özel antlaşmalar da olabilmektedirler.
Osmanlı Devleti’nin 19. Yüzyılda İzlediği Dış Politika
Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılda izlediği dış politika üç dönemde kategorize edilebilmektedir.
1. Dönem 1699 yılı ve 1856 yılı arasındadır. Bu dönem Osmanlı Devleti’nin Karlofça Antlaşması’nı imzalamasıyla başlar. Bu antlaşma Osmanlı Devleti’nin ilk kez karşılıklı çıkar ilişkisi yaratarak imzaladığı bir antlaşmadır. Aynı zamanda bu dönemde Osmanlı Devleti rakipsizlik gücünü bir kenara bırakmıştır çünkü tarih sahnesine güçlü devletler adım atmaya başlar.
2. Dönem 1856 yılında altına imza atılan Paris Antlaşması ile başlar. Bu antlaşmanın önemi ise tarihte ilk kez Osmanlı Devleti toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını garantilemiştir. İkinci dönem 1878 yılında son bulur.
3. Dönem dış politikasının en önemli ilkesi toprak bütünlüğü toplum içindeki ayrılıkçı fikirlere karşı korumaktır. Bu dönem 1908 yılında sona erer.
Osmanlı Devleti’nin dış politikasına ve diğer devletler ile ilişkilerini büyük ölçüde etkileyen bir olay ise 1877-1878 Osmanlı- Rus Savaşı’dır. Bu savaşa “93 Harbi” adı da verilmektedir. 19. yüzyılın son çeyreğinde gerçekleşen bu savaş Osmanlı Devleti’nin dış politikada büyük zarar görmesine yol açmıştır. Avrupalı kesimlerin Osmanlı Devleti’ne “Hasta Adam” şeklinde hitap ettikleri dönemde devletin mirası üzerindeki rekabet ve çatışmalar çeşitli yönlerden net bir şekilde gözlemlenebilmiştir. Mirasın paylaşılma olayı sadece Osmanlı Devleti üzerinde değil bütün büyük devletleri ciddi ölçüde etkilemiştir. 19. Yüzyıldaki güç dengesi ve belirlenmiş düzen değişmiştir. Bu gerilmiş ortamda en çok Avusturya diplomasisi etkili olmuş, belirleyici bir unsur haline gelmiştir. Kont Andrassy’nin aktif politikası sayesinde insiyatifi elinden düşürmeyen Avusturya 1875 Hersek ve 1876 Bulgaristan isyan olaylarında kontrolünü kaybetmemiştir. Krizden korunmak ve paydan yararına kazanabilmek için İngiltere ve Rusya ile kurduğu ilişkiler devleti kilit konumuna getirmiştir.
3. Ünitenin Tüm Konuları: Uluslararası İlişkilerde Denge Stratejisi (1774-1914) ünitesinin tüm konularını aşağıdaki başlıklarda inceleyebilirsiniz.