Cumhuriyet Tarihi

Türk Medeni Kanun Nedir? Kabulü ve Maddeleri

Tarih boyunca, Türk kadının toplumda üstlendiği roller değişiklik göstermiştir. Osmanlı Devleti’nde toplum içerisindeki etkinliğini kaybeden Türk kadınının, eski yerini tekrar kazanması adına atılan en önemli adım Türk Medeni Kanunu adlı kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabulüdür. Türk Medeni Kanunu ile ailede kadın erkek eşitliği sağlandı. Resmi nikâh zorunluluğu getirildi. Tek eşle evlilik esası getirildi. Kadınlara istedikleri meslekleri seçebilme hakkı tanınındı. Miras, boşanma gibi konularda kadın erkek eşitliği sağlandı. Cumhuriyet döneminde yapılan reformlar sayesinde de Türk kadını, boşanma hakkında, seçme seçilme, eğitim, meslek seçimi, kamu görevleri yapma haklarına kavuşmuştur. Bu yazıda, Türk kadının hem Türk Medeni Kanunu ile hem de yapılan reformlar ile kazandığı hakları değerlendirilecektir.

Türk Medeni Kanunu Nedir?

Türk Medeni Kanunu, Türk Kanunu Medenisi adıyla Türkiye Cumhuriyeti’nde 17 Şubat 1926’da TBMM’de kabul edilmiştir. 743 sayılı kanun olarak 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe konmuştur. 1 Ocak 2002’de kabul edilen Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girince yürürlükten kaldırılmıştır.

Türk Medeni Kanunu’nun Kabulü

Türk Kanunu Medenisi: 17 Şubat 1926’da kabul edilmiştir. 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girmiştir.

Türk Medeni Kanun: 22 Kasım 2001’de kabul edilmiştir. 1 Ocak 2002’de yürürlüğe girmiştir.

Medeni Kanun Hangi Ülkeden Alındı?

İsviçre‘den alındı. Kıta Avrupası ülkelerinin medenî kanunları incelendikten sonra en basit dilli, yeni tarihli ve hâkime geniş takdir yetkisi veren İsviçre Medenî Kanunu, Borçlar Kanunu ile birlikte tercüme edilerek 1926 yılında yürürlüğe girdi. Türk Medeni Kanunu, İsviçre Medeni Kanunu’ndan örnek alınarak hazırlanılmıştır. 17 Şubat 1926’da kabul edilmiş ve 4 Ekim 1926’da yürürlüğe konulmuştur. 1 Ocak 2002 yılında daha sade bir dili olan yeni Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girince yürürlükten kalkmıştır.

Türk Medeni Kanunu Maddeleri

Türk Medeni Kanunu sayesinde;

  • Ailede kadın erkek eşitliği sağlandı,
  • Resmi nikâh zorunluluğu getirildi,
  • Tek eşle evlilik esası getirildi,
  • Kadınlara istedikleri meslekleri seçebilme hakkı tanınındı,
  • Miras, boşanma gibi konularda kadın erkek eşitliği sağlandı.

1926 yılında dinsel kanunlar külliyatı olan Şeriye’den medeni hukuka; çok eşlilikten tek eşliliğe; boşanma, mülkiyet, çocukların yönetimi konularında eşit olmayan hukuki haklardan eşit hukuki hakların getirilmesi çok önemli reformlardır. Bu reformlar, kadınların, kanun tahtında cinsiyet olarak ayrı tutulup eşit olmayan muamelelere maruz bırakılmalarına son vermiştir. Türk Medeni Kanunu ile kadın, öncelikle anne ve eş olarak değerlendirilmektedir. Atatürk’ten güç alan Türk kadını, her sahada kendini yenilemiştir. Poligami önlenmiş, evlilikte tek eşlilik gündeme gelmiştir. Kadına kocasından ayrılma hakkı tanınmış, tanıklıkta cinsiyet farkı ortadan kaldırılmıştır.

Türk Medeni Kanunu içinde yer alan bazı maddeleri tepki çekmekteydi. Bu maddeler 2001 yılında düzenlenen yeni Türk Medeni Kanunu ile değiştirildi. Yeni Türk Medeni Kanunu ilerici, inkılâpçı, lâik ve halkçı bir ruh taşımaktaydı. Evlenme, boşanma, miras, fiil ve hak ehliyeti, velayet gibi konularda kadın erkek eşitliği, medenî nikâh usulüyle kurulan, modern ve hayatın icaplarına uygun bir aile tipi, yeni bir gayrimenkul anlayışı, mülkiyet hakkının tanzimi, tüzel kişiler, haksız fiilde kusur ve illiyet prensipleri hep Medenî Kanun’un getirdiği yeni ve çok önemli düzenlemelerdi. Yapılan düzenlemelerden bazılarına göz atalım. Eşitlik sağlamaya yönelik hükümlerden biri 186’ıncı maddesine getirilen düzenlemedir. Bu düzenleme sayesinde konutun seçimi, birliğin yönetimi ve giderlere katılma konularında kadın ve erkek eşit duruma getirilmiştir.

Türk Medeni Kanunu pdf (Tam Metin)

22 Kasım 2001’de Türk Medeni Kanunu maddeleri üzerinde bazı değişiklikler yapılmıştır. Türk Medeni Kanunu güncel halini incelemek isterseniz, yukarıdaki görsele tıklayabilirsiniz.

Medeni Kanun Ailede Eşitlik

Eski Türk Medeni Kanunu konut seçimini dahi kocaya tanıyan hükmü değiştirilerek, eşlerin beraber oturacakları konutu birlikte seçmeleri ilkesi getirilmiştir. 186’ıncı maddenin ikinci fıkrasında da, eşler evlilik birliğini yönetirken çocuğun adı, alacağı eğitim, gideceği okul gibi konularda kocanın oyunun daha üstün olmadığı belirtilir. Karşılaşılan her türlü problemde eşler, aynı miktarda söz sahibidirler. Taraflardan birinin evin reisi olamaz. Evlilik devam ederken eşlerin çocukların velayetini birlikte kullanacağı, anlaşmazlık durumunda babanın oyunun geçerli olacağına ilişkin hükmü değiştirilerek Türk Medeni Kanunu içindeki 336’ncı madde evlilik devam ettiği sürece anne ve babanın velayeti birlikte kullanacakları hükme bağlanmıştır.

Medeni Kanun Evlenme Yaşı

Medeni Kanun evlenme yaşı onyedi’dir. Erkek veya kadın onyedi yaşına gelmeden evlenemez. Ancak, mahkeme olağanüstü durumlarda ve önemli bir neden görürse onaltı yaşını dolduran erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Mahkeme bu karardan önce annenin ve babanın veya yasal vasinin ifadelerine başvurur.

Medeni Kanun Soyadı Kullanma

Eski Türk Medeni Kanunu içinde evlenme merasimi ile birlikte kadının kimliğinin önemli bir kısmını oluşturan soyadının kanunen değiştirme zorunluluğu bulunmaktaydı. Fakat getirilen düzenlemelerle, kadın kendi soyadını taşımak isterse, kocasının soyadının önüne ekletebilecekti. Türk Medeni Kanunu içindeki 187’nci madde şu şekildedir: “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın ise bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.” Boşanan kadının kişisel durumunu düzenleyen 173’üncü madde boşanan kadının evlenmeden önceki soyadını yeniden alabilmesine olanak sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmiştir.

Medeni Kanun Evlilik İkametgahı

Bununla birlikte Eski Türk Medeni Kanunu içindeki 98’inci madde değiştirilmiştir. Evlenme başvurusunun erkeğin ikametgâhındaki evlendirme memuruna yapılmasını zorunluluğu kaldırılmıştır. Bu hüküm erkeğin ikametgâhı yerine kadın veya erkekten herhangi birisinin oturduğu yer evlendirme memuruna başvurulması imkanını getirmesi sebebiyle eşitlik ilkesine uygun bir hükümdür. Eski Türk Medeni Kanunu’na göre, kocanın ikametine göre belirlenen boşanma ve ayrılık davalarında yetkili mahkeme, Türk Medeni Kanunu içindeki 168’inci maddeyle, eşlerden birinin yerleşim yeri ya da boşanma davasının açılmasından önce son altı aydır birlikte oturdukları yerin mahkemesi olarak değiştirilmiştir.

Medeni Kanun Çocukların Velayeti

Eski Türk Medeni Kanunu içindeki 263’üncü maddedeki evlilik devam ederken eşlerin çocukların velayetini birlikte kullanacağı, anlaşmazlık durumunda babanın oyunun geçerli olacağına ilişkin hükmü değiştirilerek Türk Medeni Kanunu içindeki 336’ncı maddede evlilik devam ettiği sürece anne ve babanın velayeti birlikte kullanacakları hükme bağlanmıştır. Türk Medeni Kanunu’na göre, ortak hayata son verilmiş ya da ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim velayeti eşlerden birine verebilir. Aynı zamanda yeni kanunda, kadın olan eşe de birliğin giderlerine katılma konusunda yükümlülük yüklenmiştir. Yani, bu Türk Medeni Kanunu ile kadın erkek eşitliğini erkekler aleyhine bozmakta olduğundan kocanın ailenin geçindirilmesi yönündeki yükünü hafifletmek amaçlanmıştır. Bunların üstüne, Yeni Türk Medeni Kanunu’nda, eskisinin aksine, yoksulluk nafakası isteme hakkı hem erkeğe hem de kadına aynı şartlarla tanınmıştır.

Türk Medeni Kanunu İş Seçimi

Eski Türk Medeni Kanunu içindeki 159’uncu maddeye göre, koca, karısının uğraşacağı mesleğe karar verme yetkisine sahipti. Yeni Türk Medeni Kanunu’nun “Eşlerin Meslek ve İşi” başlığı taşıyan maddesine göre, eşlerden herhangi biri melek ya da iş seçimi yaparken diğerinin iznini almak zorunda değildir. Buna karşılık eşler meslek ve iş seçiminde ve bunların yürütülmesinde evlilik birliğinin huzur ve yararını göz önünde tutmak zorundadır. Aynı zamanda, kadınlara kolaylık sağlamak için, İş Kanunu’nun 70’inci maddesine göre, kadın doğumdan 6 ay önce ve 6 ay sonrası için çalışmaya zorlanamaz.

Türk Medeni Kanunu Özellikleri

Bu yazıda Türk kadının sekizinci yüzyıldan itibaren toplumdaki yeri incelenmiştir. İlk bölümde Orta Asya’daki Türk toplumlarında Türk kadının yeri ve önemi vurgulanmıştır. Türk kadının toplumdaki yerinin milli destanlara yansıdığı belirtilmiş ve örneklerle desteklenmiştir. Bununla birlikte, Türk kadının siyasi alandaki rollerinin üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde, İslamiyet’i kabul eden Türk toplumunda kadının toplum içindeki eski yerini kaybetmesinden bahsedilmiştir. Osmanlı Devleti’nin İlk yıllarında kadın, hem siyasi hem de sosyal ortamlarda söz sahibi iken, ilerleyen dönemlerde peçenin ve feracenin arkasına hapsedilmiştir. Kadının evden çıkması yasaklanmıştı. Bu durumun etkisinden ancak batının örnek alındığı Tanzimat döneminde uzaklaşılmaya başlanmıştır. Üçüncü bölümde, Cumhuriyet dönemindeki Türk Kadınından bahsedilmiştir. Bu dönem, diğer dönemlere göre, en çok ilerleme kat edilen dönemdir. Türk Medeni Kanunu ile kadınlar sadece toplumsal hayata değil, siyasi hayata da atılmışlardır. Okuma yazma oranı hızla artmış, kadınlar eğitim, hizmet ve üretim sektöründe daha aktif roller almıştır.

Türk Medeni Kanun ile Kadınlara Verilen Haklar

Kadıların bu gibi haklar kazanması, ülkenin gelişmesine ve daha uygar bir düzeye ulaşmasına katkı sağlamıştır. Atatürk, “Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!” diyerek erkeklerin bu denli söz sahibi olup, kadınların ise eve kapatılmasını doğru bulmadığını söylemiş ve bu durumu düzeltmek için çok çalışmıştır. Bunun nedeni, Atatürk’ün kadınların bu hakların verilmesini vefa borcu olarak bilmesidir. “Dünyada hiç bir milletin kadını ‘Ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim,’ diyemez!” der her fırsatta.

Günümüzde Türk toplumunda kadının yeri ve önemi incelendiği zaman, yavaş yavaş gerilediğini görebiliyoruz. Bu dönemde kadınlar siyasi alanda ve toplum alanda yetkin olmuyorlar ve kendilerini eve kapatıyorlar. Her ne kadar şu an ülkemizde kadınlar birçok hakka sahip olsalar da, çoğu bu haklarından haberdar değil.  Bu durumu düzeltmek içi, Türk kadını yapabileceğinin, gücünün farkına varmalı ve bu doğrultuda ileriye doğru adımlarlar atmalıdır. Kendisine yapılan haksızlıklara karşı çıkmalı, kendini eve kapatmamalı, her alanda daha aktif rol almalıdır. Bu yazıyı Atatürk’ün çok sevilen bir sözü ile bitiriyoruz: “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.

Kadınlara Siyasi Haklar Verilmesi

Kadının toplumsal konumunun değişmesinde en önemli haklardan biri de 3 Nisan 1930’da tanınan Belediye Meclislerine seçme ve seçilme hakkıdır. Türk kadınları bu haklarını 1933’te kullandılar. 5 Aralık 1934’te de milletvekili seçme ve seçilme hakkıyla birlikte Türk kadınlarına eşit yurttaşlık hakları tanınmış oluyor. Atatürk bu konudaki düşüncelerini şöyle dile getiriyor: “Bu kararla Türk kadınları siyasal ve sosyal alandı pek çok batı ülkesindeki kadınlardan daha üstün bir durum kazanmışlardır. Bundan sonra peçe altında, kafes altında kadın kalmayacaktır. Türk kadınları bugün en önemli haklarını kazanmışlardır. Bundan ötürü ben bu kararı en önemli reformlarımızdan biri sayıyorum.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Back to top button

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Close

Adblock Detected

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.