Dünya Tarihi

LGBT ve LGBTIQ+ Nedir? LGBT Tarihi

LGBT nedir? Lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender sözcüklerinin kısaltmasıdır. LGBTIQ+ Nedir? LGBT’ye interseksüel ve queer sözcüklerinin eklenmesidir.

Bu yazımızda LGBT topluluğunun yıllar içindeki gelişimini ve değişimini konu aldık. Bu değişimi Amerika ve Türkiye’yi temel alarak karşılaştırma yaptık. Ayrıca şimdiye kadarki LGBT eylemlerinden bahsettik. Ayrıca LGBTIQ+ topluluğunun geçmişten günümüze gelişimini ve değişimini inceledik.

Şu anda bir sürü derneğe ve desteğe sahip olan LGBT topluluğu yine de tam olarak kabul göremez. Bu durumun ne zamandır böyle olduğunu ya da ne zaman bu duruma dönüştüğünü görebilmek için bu yazımızda LGBT bireylerinin ve LGBT hareketinin geçmişten günümüze değişimi ve gelişimi inceledik. LGBT bireylerinin toplum tarafından ilk fark edilmesinden, ilk ortaya çıkışından bugüne kadarki tavırlarını ve insanlara karşı ne kadar açılabildiklerini ya da durumlarını inceledik. Bu incelememizi Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye temelinden anlattık. Ancak yazımızın içinde başka birkaç ülke de geçmektedir.

LGBT Nedir?

LGBT kelimesi lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender kelimelerinin baş harfleri alınarak oluşturulmuştur. Lezbiyen, kadınlardan hoşlanan kadınlara verilen bir isimdir. Gey ise tam tersi, erkeklerden hoşlanan erkeklere denir. Biseksüel bireyler her iki cinsten de hoşlanan kadın ya da erkek bireylerdir. Transgender ise Türkçede iki kelime olarak kullandığımız transseksüel ve travesti kelimelerinin yabancı dilde birleşmiş halidir. Transgender bireyler biyolojik kimliklerini kabullenemezler ve karşı cinstenlermiş gibi hissederler. Türkçedeki ayrım kişinin gerçekten ameliyat olup cinsiyetini değiştirmesi ve sadece hissederek isterlerse karşı cins gibi giyinip onlar gibi davranmaları olarak yapılır. Yabancılar bu ayrımı yapmadan böyle hisseden kişileri transgender olarak adlandırırlar.

LGBTIQ+ Nedir?

LGBTIQ+ kelimesi lezbiyen, gey, biseksüel, transgender, interseksüel ve queer kelimelerinin baş harfleri alınarak oluşturulmuştur. Lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender kavramlarını yukarıda açıklamıştık.

Interseksüel ise 3. bir cinsiyet olarak tanımlanan ve bazı kaynaklarda biyolojik bozukluk olarak geçen duruma sahip olan kişilere denir. Bu bireyler hem kadınların hem de erkeklerin özelliklerini taşırlar. Erkek ya da kadın olarak tanımlanmak isteme ihtimallerinin yanı sıra bu ayrımı tamamen reddedebilirler de.

Queer teorisi ise cinsel kimliklerin sayısız ve sınırsız olduğunu savunur. Bu teori der ki bu kimlikler kültürel, toplumsal ve psikolojik olarak şekillenir, heteroseksüellik ve homoseksüellik karşı iki kavram değildir. Kimliklere belirli bir norm vermeye çalışan toplum tarafından ortaya atılmıştır. + ise heteroseksüel yani karşı cinsten hoşlanan bireyler dışındaki tüm cinsel yönelimleri temsil eder. Aseksüel (hiçbir cinsten hoşlanmayan), panseksüel (her türlü cinse ilgi duyan) ve poliseksüel (birden çok cinse ilgi duyan ancak hepsine duymayan) de bunlara örnektir.

Ancak son eklenen IQ+’a kadar yaygın bir şekilde LGBT kullanıldığı için LGBT daha çok bilinir. Daha geniş bir alanda kullanılır.

LGBT Renkleri
LGBT Bayrağı

LGBT Tarihi

Öncelikle Amerika Birleşik Devletlerinde eşcinsellerin yeri nedir? sorusunun yanıtı ile başlayalım. Amerika Birleşik Devletleri, LGBT deyince 20. yüzyıla kadar cinsel yönelimlerini ancak ve ancak gizlice ifade edebilen kişilerin tarihini yazar. Toplumsal ayıplama, ötekileştirme ve hatta cezai takibat sebebiyle bu bireyler “dolabın içinde” (in the closet) ifadesini kullanırlar. Bu mecburi gizlilik sebebiyle tarih araştırmacılarının geçmişe dair LGBT kaynaklarıyla çalışması oldukça zordur. Çünkü doğru düzgün bir kaynakları yoktur. Hatta 20. yüzyılın ortalarına kadar eşcinsel kadınların hayatı yeterli bir şekilde belgelenmemiştir bile. Yıllar geçtikçe LGBT, ABD için önce günah sonra suç sonra ise hastalık olarak görülmüştür. En sonunda toplumsal anlayış doğal durum olarak değişmiştir. Ancak asla bütün toplum LGBT bireylerin de kendileri gibi olduğunu kabullenmemiştir.

Tarihte Eşcinsellerin Yeri

1962 Illinois eyaleti, Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk kez eşcinselliği içine alan cinsel sapkınlık karşıtı yasasını kaldıran eyalet oldu. 2003’e dek eşcinsel ilişkileri hala diğer eyaletlerde suçtu. ABD’de eşcinsellerin özgürlüğe kavuşması İkinci Dünya Savaşı sürecinde başladı. Alfred Kinsey’nin 1948’teki “Erkekte Cinsel Davranış” araştırması, 1955-1968 arasında eşcinsellerin sivil haklar hareketine katılması, Gay Liberation Front gibi örgütlerin kuruluşu, 1973’te eşcinselliğin Amerikan Psikiyatri Derneği tarafından hastalık olarak sayılmaması gibi dönüm noktaları sosyokültürel gelişmeleri hızlandırdı. Kızılderili kabilelerinin bir kısmında “kadınların yaptığı işler”i yapan, kadın kılığına giren ve erkeklerle cinsel ilişkiye giren ancak biyolojik olarak erkek olan bireylere ayrı bir kategori oluşturulmuştu. Bu grubun homoseksüel değil, üçüncü ya da dördüncü bir cinsiyete sahip oldukları düşünülürdü. Bu cinsiyetlerin özelliği iki ruhun da aynı beden içinde yaşamasıydı. Dolayısıyla bu bireylere iki ruhlu da denirdi. Amerika’da hala iki ruhlu kimliğini benimseyen Amerikan yerlileri olmasına rağmen, Avrupa yönetiminin baskıları yüzünden neredeyse tamamen yok olmuştur.

1620lerden sonra Yeni İngiltere’ye göç eden Püritenler, ahlak dışı cinsel ilişkiye sodomi (sodomy) der. Bunu hayvanlarla cinsel ilişki (bestiality) yanında bütün günahların en büyüğü olarak görürlerdi. Sodomi Georgia dışında bağımsızlığını ilan eden tüm Britanya kolonilerinde suç sayılıyordu. Massachusetts dışında bütün kolonilerde kadınlar arası hemcins cinsel ilişkileri erkeklerinkiyle aynı yasalara tabiydi. Ancak kadınlar arası ilişkiler neredeyse hiç cezalandırılmazdı. 20. yüzyılın sonlarına kadar kadınlara erkeklerle karşılaştırdığımızda nadiren zulmedilir. Daha hafif cezalara çarptırılırdı. 19. yüzyılın sonuna dek çok az sodomi suçlaması kaydedildi. Bu yüzden sodomi çok nadir gerçekleşen bir durum sayılıyordu. 1786’da Pensilvanya, o dönemdeki 13 eyalet arasından sodomi için idam cezasını kaldıran ilk eyaletti.

Eşcinsellik Bir Hastalık mı?

Eşcinselliğin ruhsal bir bozukluk olduğunu düşünen kavrayış, 1896’da psikanaliz dalının ortaya çıkmasıyla bir artış gösterdi. 18. yüzyıl ve 19. yüzyıl arasında ortaya çıkan dostluk kültürünün insanlar arasında yaygınlaşması, homoseksüellere olan zulmü azaltmak zorunda kaldı. Zamanındaki okumuş toplum kesimi aynı cinsiyetteki insanların arasındaki ilişkiyi duygu yüklü, bazen de erotik olarak adlandırırdı. Bu sınıflandırmaya rağmen bu ilişkileri toplum onaylar. Çünkü cinsel ilişki olma olasılığı göz önüne bile alınmazdı. Ancak şimdiki tarihçilere göre bu çok yanlış bir düşüncedir.
Eşcinselliğin nevrotik bir bozukluk olduğu inancı Amerikan psikiyatristleri arasında yayıldı. Bu düşünce, insani kaygılarla ilgilenen kurumlardan biri olan Quakerlar tarafından destek aldı. 1940larda Quaker Emergency Service (Quaker Acil Hizmet)’in Readjusment Center (Yeniden Düzenleme Merkezi)ları özellikle erkek eşcinsellere yönelik rehabilitasyon merkezleri olarak çalıştı.

Tarihte Homoseksüel İlişkiler

John Loughery ‘e göre 1917’de Birinci Dünya Savaşı’na giren ABD’nin Amerikalı erkekleri askerlik görevine alması sonucunda hemcins ilişkiler artmıştır. 1924’ün sonunda Henry Gerber, Society for Human Rights (İnsan Hakları Derneği) adında bir örgüt kurdu. Resmiyette “ruhsal anormallikler”e sahip olan insanların çıkarlarını temsil eden bir örgüt olarak görülse de aslında Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk eşcinsel hakları örgütüydü. Ancak Chicago’da kurulan örgüt kuruluşundan yalnızca birkaç ay sonra Chicago polisi tarafından dağıtılmıştır. 1941’de İkinci Dünya Savaşı’nda Amerikalı eşcinsellerin arasında bir grup kimliğinin ortaya çıkmasıyla homoseksüeller için büyük bir olay haline gelmiştir. Savaş sırasında askerleri eğlendirecek ve motive edecek yeterli sayıda kadın olmadığı için komutanlar drag queen şovlarını destekledi. Homoseksüeller de bunu eşcinsel kültürünü oluşturmak için kullandılar.

Türkiye’de Eşcinsellik Tarihi

Türkiye’de ise bu bireyler 80lerin ortalarında göze çarpmaya başlamıştır. 1981’de askeri yönetim tarafından kadın kılığındaki erkeklere sahneye çıkma yasağı konulmuştur. Bu yasağın resmi olmayan adıysa Bülent Ersoy yasağıdır. Türkiye’de LGBT bireylerin yaptıkları eylemler medya tarafından ya ciddiye alınmaz ya da çarpıtılarak halka aktarılır. Oysa 27 Nisan 1987 tarihi bu durum için kuvvetli bir dönüm noktasıdır. O dönemde LGBT bireylere yapılan zulüm doruk noktasına ulaşmıştır. Dört kişi buna karşı kayıtsız kalamaz ve açlık grevi yapmaya karar verirler. Bu, LGBT bireylerin yaptığı ilk eylemdir. Ancak Türk medyası yine bu durumu bile görmezden gelirken dünya bu haberle sallanır.

Türkiye’deki Eşcinsel Hareketlerinin Temelleri

Ancak bu eylemin temeli İzmir Ege Çevre Sağlık Derneği’ne dayanıyor. Bu dernekte bir grup lezbiyen ve gey zamanında toplanırken 12 Eylül askeri darbesiyle bütün derneklerin kapatılması sonucu bu toplanmalar da bitmek zorunda kalır. 1985’te bu toplanmalarda bulunun birinin İstanbul’a geri dönmesiyle Radikal Demokrat Yeşil Parti adında bir parti açma girişimi başlıyor. Ancak sadece girişimde kalıyor. O dönemde gey ve travestilere çok yoğun baskılar vardı. Mesela bir çuvalın içine LGBT birey bir kediyle beraber konuluyor. Çuvalın içindeki kediyle beraber bireye de işkence ediliyor. Kedi de canı acıdığı için bireye saldırıyor. Saçların kesilmesi, falaka ise zaten çok normal şeylerdi. Ramazan aylarında ise baskı artar. Bu bireylerin hayatları karakol ile hastane arasında geçer.

Bu dönemlerde İnsan Hakları Derneği (İHD) de LGBT bireylerden uzak durur. Bir basın açıklaması yapılır örneğin, ancak kimse duymaz. Medya LGBT bireyleri yok sayar. Bu kadar baskı nasıl durabilir, sesimizi nasıl duyurabiliriz diye düşünürlerken üstüne bir de transların trenlere konulup Eskişehir’e sürülmesi son nokta olur. Açlık grevi fikri ortaya çıkar. Türk basınında yer etmeye çalışan LGBT bireyler yurt dışında manşet olurlar. Polis uyarısıyla eve geçmelerine rağmen yardımlar bitmez, insanlar eve gidip gelerek desteklerini göstermeye devam ederler. Bu hareket Türkiye’deki LGBT’nin varlığını insanlara gösterir. Türkiye medyasında bu bireylere sahip çıkmamayan en ironik isim de Cumhuriyet gazetesidir. Tan gazetesi de onları görmezden gelir. Ancak Tan gazetesi zaten çıplak kadın fotoğrafları bile paylaşan bir gazetedir. Cumhuriyet gazetesi genel olarak entelektüel bir tavırla alaya alır. Bunun karşısında sol kesim destek verir. Senarist Barış Pirhasan, Rıfat Ilgaz, Türkan Şoray ve Hale Soygazi dışında unutulan birçok isim de bu hareketlerin hep yanında bulunur.

LGBT Onur Yürüyüşü Nedir?

Bunun karşısında LGBT topluluğuyla ilgili tarihte önemli dönüm noktaları ve gelişmeler de şöyle sıralanabilir. 1993’te ilk onur yürüyüşü girişimi İstanbul Valiliğinin iznine rağmen medyanın tavrı yüzünden polis baskınları sonucunda önlenmiştir. 10 yıl sonra 2003’te de ilk onur yürüyüşü İstiklal Caddesi’nde 20 kişi tarafından gerçekleştirilmiştir. 2007’de ilk kitlesel katılımlı onur yürüyüşü yine İstiklal Caddesi’nde bu sefer 1500 kişi tarafından gerçekleştirilmiştir. 2013’te Gezi Eylemleri sonucunda düzenlenen ve 50.000 kişinin katıldığı onur yürüyüşü bütün Ortadoğu, Balkanlar ve Doğu Avrupa’nın en büyük onur yürüyüşü olarak kayıtlara geçti. 2015’te ise ilk defa yine izni alınmış bir onur yürüyüşü hiçbir sebep olmaksızın tazyikli su ve biber gazı ile polis tarafından engellenir.

1994’te Ankara’da Kaos GL Dergisi kurulmuştur. Kaos GL aynı zamanda 1996’da kadınlar gününde sokağa çıkmış ve ilk görünürlülüğünü yapmıştır. Kaos GL 2005’te dernek statüsü başvurusunu yapmıştır ve ilk resmi LGBT Derneği olmuştur. 2006’da ise Lambda İstanbul dernek statüsü başvurusunu yapmıştır ancak sonrasıda LGBT derneklerinin kapatılma davası açılmıştır. 2009’da İzmir Siyah Pembe Üçgen Derneği başvuru yapmıştır. 2012’de ilk Kürt LGBT Derneği “KeSKeSoR” Diyarbakır’da kurulmuştur.

2007’de ilk trans milletvekili adayı olan Demet Demir halkın karşısında çıkmıştır. İlk trans muhtar adayı Belgin Çelik ise 2009’da başvuru yapmıştır. İlk basına yansıyan eşcinsel töre cinayeti ise 2008’de gerçekleşmiştir. 2010’da Trans Onur Haftası başlamıştır. 2010’da aynı zamanda kadından sorumlu devlet bakanı Selma Aliye Kavaf “Eşcinsellik hastalıktır, tedavi edilmelidir” demiştir. 2011’de ilk defa sözlüğe Transfobi kelimesi geçmiştir, bu kararda Michelle Demishevich davası rol oynamıştır. 2013’te “Benim Çocuğum” filmi vizyona girmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde eşcinsel ilişki suç sayılmaya başlamıştır ve ordudan atılma cezası kararı verilir. 2015’te 1. LGBT Ruh Sağlığı Sempozyumu Bilgi Üniversitesi’nde gerçekleştirilir.

LGBT Ne Demek?

Türkiye’de de, Amerika Birleşik Devletleri’nde de eşcinsel hareketleri en başta görmezden gelinen, yok sayılan, gerçek olduğuna inanılmayan bir konumdayken, sonralara doğru dünyadaki gelişmelerle iç içe bir biçimde yavaş yavaş kabullenilmeye başlanmıştır. Ancak iki ülkede ve diğer ülkelerde de ortak görülen durum bu sürecin kolay olmamamıştır. Üstüne bir de homoseksüeller başta olmak üzere bütün LGBTIQ+ üyelerine gösterilen zulümdür. En sonunda toplum yavaş yavaş az az yumuşamaya başlamış olarak görünmektedir. Ancak toplumun içinde bu bireylerin var olmadığını savunanlar var. Asla kabullenemeyen, hatta laf atarak bu bireyleri rahatsız eden insanlar hala vardır. Oysa Beatles’ın bir şarkısında da belirttiği gibi ihtiyacımız olan tek şey sevgidir.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Cinsellik Nedir? Cinselliğin Tarihi başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.