Köy Enstitüleri Neden, Ne Zaman ve Nerede Kuruldu?
Köy Enstitüleri üzerine hazırladığımız bu yazı dizisi beş bölümden oluşmaktadır. Köy Enstitüleri yazı dizimizin tüm yazılarına aşağıdaki başlıklara tıklayarak ulaşabilirsiniz.
- Köy Enstitüleri Neden, Ne Zaman ve Nerede Kuruldu?
- Köy Enstitüleri Öğretmenleri ve Öğrencileri Kimlerdir?
- Köy Enstitüleri İlkeleri Nelerdir? Köy Enstitüleri Eğitim Anlayışı
- Köy Enstitüleri Programı, Dersleri ve Eğitim Felsefesi
- Köy Enstitüleri Neden ve Ne Zaman Kapatıldı?
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Köy Enstitüleri
İsmet İnönü‘nün tanımlamasıyla Köy Enstitüleri, Cumhuriyetin eserleri içinde en kıymetli olandır. 1930’lu yıllarda 17 milyon olan Türkiye Cumhuriyeti nüfusunun 13 milyonu köylerde yaşıyordu ve eğitim seviyesi çok düşüktü. Köy halkının kendi kendini kalkındırması ve bu kalkınmanın sadece akademik odaklı olmaması amacıyla Köy Enstitüleri adı verilen eğitim kurumları tasarlandı. 17 Nisan 1940 tarihli kanun ile resmileşen bu kurumların amacı köy halkı öncelikli olmak üzere bütün ülkeyi kalkındırmaktı. Bu kurumlarda, ilk olarak askerliğini yapmış olan eğitmenler ders verirken, ardından mezunların öğretmenlik yapması planlanıyordu.
Köy Enstitüleri, ezberci sistem yerine öğrencilerine uygulamalı olarak kalıcı bir eğitim veren, modern, yenilikçi, öğrencilerin kişiliklerini çok yönlü olarak geliştirmeyi hedefleyen; Türkiye Cumhuriyet tarihinde ilk defa yatılı karma eğitim sağlayan kurumlardı. Bu kurumlarda, öğrencilerin görüşlerine her konuda çok önem verilir, öğrenciler okul yönetimine dahil edilirlerdi. İsmail Hakkı Tonguç tarafından kurulan Köy Enstitüleri, zamanla bazı suçlamalara maruz kalmış; 1954 yılında, Demokrat Parti’nin hükümet olduğu dönemde resmi olarak kapatılmıştır.
Köy Enstitüleri Nedir?
I. Dünya Savaşı’nın ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde, hızlıca kalkınmak amacıyla en çok önem verilen konulardan biri eğitim olmuştur. 15 Temmuz 1921’de, (Kütahya-Eskişehir Savaşından 5 gün sonrası olan bu tarih Kurtuluş Savaşı’nın ne kadar yoğun olduğunu da belirtir) Ankara’da toplanan Maarif Kongresi’nde “yurdun her tarafından 250’den fazla erkek ve kadın öğretmenin bir araya gelmesi” eğitime verilen öneme bir kanıttır. Altı gün süren kongrede Mustafa Kemal Atatürk’ün, söylediği şu sözler de Eğitim Seferberliğini destekler niteliktedir:
“… Devlet bünyesinde yüzyıllar boyu derin idari ihmallerin neden olduğu yaraları iyileştirmede verilecek emeklerin en büyüğünü hiç kuşku yok ki, irfan yolunda esirgemememiz lazımdır… Şimdiye kadar takip olunan öğretim yöntemlerinin, milletimizin gerileme tarihinde önemli etken olduğu kanaatindeyim. Onun için bir Milli Eğitim Programı’ndan söz ederken, eski devrin boş inançlarından ve yaradılış niteliklerimizle hiç de ilgisi olmayan yabancı fikirlerden, doğudan ve batıdan gelebilen bütün etkilerden tamamen uzak, milli karakterimiz ve tarihimizle uyumlu kültür kastediyorum.”
“Bunların yanı sıra, Atatürk’ün “Arkadaşlar! Bundan sonra pek mühim zaferlere kavuşacağız. Fakat bu zaferler süngü zaferleri değil, iktisat ilim ve irfan olacaktır. Ordumuzun şimdiye kadar kazandığı zaferler, memleketimizi gerçek kurtuluşa kavuşturmuş sayılmaz. Bu zaferler ancak gelecek zaferlerimiz için değerli bir zemin hazırlamıştır. Askeri zaferlerimizle mağrur olmayalım. Yeni ilim ve iktisat zaferlerine hazırlanalım.” sözlerinin ardından eğitim alanında Harf Devrimi, Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Halk Evleri’nin açılması gibi birtakım çalışmalar yapılmıştır.
Türkiye’de Eğitim Reformu
Şüphesiz ki, temelleri bu dönemde atılan eğitim reformunun en kilit öğelerinden biri de günümüzde hala tartışma konusu olan Köy Enstitüleri’dir. Köy Enstitüleri, 1935 yılında çalışmalarına başlanan ve 17 Nisan 1940 tarihinde kabul edilen 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu ile resmileştirilen, köy halkının kalkınmasını amaçlayan eğitim kuruluşlarıdır.
Köy Enstitüleri, eğitimde sürekliliği sağlayan, öğrenci merkezli, öğrencilerine yalnızca temel bilimleri değil, sanatı, sporu, müziği öğreten, hayatın birçok alanında öğrencilerini eğiten kurumlardı. Nitekim, Demokrat Parti’nin iktidar olduğu 1954 yılında kapatılana kadar birçok şehirde binlerce köy öğretmeni yetiştirmiştir.
Birçok köy çocuğunun okumasına vesile olmuş bu güzide eğitim yapısının arkasındaki mimar ise İsmail Hakkı Tonguç’tur. Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan döneminde göreve getirilen Tonguç, köylerin ve köylülerin sıkıntılarını önemseyen, eğitim sorunlarının köküne inen biriydi. Hayatı her açıdan tanıyan ve sorgulayan öğrenciler yetiştiren Köy Enstitüleri ile bilinen Tonguç’un, eğitim üzerine yazılmış 15 kitabı vardır.
Köy Enstitüleri Kuruluş Amaçları
Cumhuriyet Döneminin ilk yıllarında, halkın yaklaşık %75’inin (17 milyonluk ülke nüfusunun 13 milyonu) köylerde yaşıyor olması, milli eğitimin köylerde başlamasına zemin hazırlamıştır. Köy halkının eğitim alması ve kendi kendini eğitebilecek duruma gelmesi demek, bütün ülkenin daha kolay kalkınması demekti.
Şehir halkı köy halkına nazaran ekonomik anlamda daha rahat bir konumdaydı, onlara erişmek ve eğitim sağlamak köy halkına göre daha kolaydı. Ne var ki, köy halkına hizmet taşımak da zorlu bir süreçti. Köy halkı ve aydın kesim arasında birtakım iletişim problemleri oluşmuştu. Bu nedenle köy halkını eğitecek, onun gelişmesini sağlayacak kişiler de köy halkının içinden çıkmalıydı. Bu durum, Köy Enstitüleri adı verilen kurumların kurulmasının yolunu açmıştır.
Köy halkı sadece tarım, hayvancılık gibi geçim faaliyetleri ile uğraşıyor, bunu da ilkel tarım aletleri kullanarak yapıyordu. Okuma yazma oranı ile eğitim seviyesi de oldukça düşüktü. Dolayısıyla, köy halkının okuma yazma ve fenni eğitim ile birlikte, tarımda verimliliğin arttırılması gibi günlük bilgiler konusunda da eğitilmesi gerekiyordu. Nitekim, bu amaca yönelik olarak, Köy Enstitülerinde okuyan bir bireyin hayatın her alanında donanımlı olmasını ve başka insanları eğitmesini de sağlayacak çok kapsamlı bir müfredat oluşturulmuştur. Köy halkına cumhuriyet ilke ve inkılaplarını anlatmak ve özümsetmek de Köy Enstitülerinin başka bir hedefi olmuştur.
Köy Enstitüleri Kuruluş Nedenleri
Köy Enstitülerinin kuruluş gerekçeleri olarak, Türkiye’deki 40 bin köyün 35 bininde okul olmaması (1935 yılı nüfus sayımına göre) ve bu nedenle köy çocuklarının eğitim görme haklarını kullanamamasının yanı sıra, var olan okulların da plansız olması, köy öğretmenlerinin yalnız bırakılmış olması, köylülerin aslında okuma isteğine sahip olması gösterilmiştir. Köylerin eğitim dışında da sorunları olması ve bu sorunlar ile ilgili bakanlıklarca ilgilenilmemesi, odak noktasının köylere yöneltilmesinin başka bir nedenidir. Ayrıca, kentli öğretmenler köy yaşamına uyum sağlayamadığından, köy içerisinden öğretmen yetiştirecek ve öğretmenleri köyden uzaklaştırmayacak; onların çiftçilik, demircilik, çocuk bakımı, dikiş, ev idaresi konularında bilgi sahibi olmasını sağlayacak kurumlara ihtiyaç duyulmaktadır.
“Köy Enstitülerinin amacı sadece köylülere okuma-yazma öğretmek, teknolojik yenilikleri köylere sokmak ve modern tarım yapılmasını sağlamak olmamıştır. Belki de en önemli misyonları kırsal alandaki geleneksel bağlılıkları çözmek, feodal yapıyı kırmak ve geleneksel egemen güçlerin nüfuzlarını silerek buradaki insanlara ulus bilinci aşılamaktır”. 24 Maddeden oluşan 3803 Numaralı Köy Enstitüleri Kanunu’nun ilk maddesi olan “Köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere ziraat işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde, Maarif vekilliğince Köy enstitüleri açılır.” ve altıncı maddesi olan “Köy enstitülerinden mezun öğretmenler, tayin edildikleri köylerin her türlü öğretim ve eğitim işlerini görürler. Ziraat işlerinin fennî bir şekilde yapılması için bizzat meydana getirecekleri örnek tarla, bağ ve bahçe, atelye gibi tesislerle köylülere rehberlik eder ve köylülerin bunlardan istifade etmelerini teğmin ederler…” aslında Köy Enstitülerinin kuruluş amacını ve öğrencilerine neler katmak istediğini özetler niteliktedir.
Köy Enstitüleri Kurulduğu Yerler
1930-1940 yıllarında Türkiye Cumhuriyeti tarıma dayalı bir ekonomiye sahip olduğundan ve ülkedeki tarımın geliştirilmesi, modernleştirilmesi gibi konularda Köy Enstitülerine de büyük sorumluluk düştüğünden, Köy Enstitüleri, özellikle zirai çalışmaların yapılabileceği bölgelere kurulmuştur. Enstitülerin tamamı ülkenin birçok farklı ilinden öğrenciye sahip olduğundan ve bütün enstitülerin birbiriyle eş düzeyde eğitim vermesi hedeflendiğinden, seçilen yerlerin sadece tarımsal anlamda verimli olması yeterli olmamış, bütün enstitülerin benzer iklimsel ve tarımsal özellikler gösteren bölgeler olmasına özen gösterilmiştir.
Bunun yanı sıra, Köy Enstitüleri fazla öğrenci almayı hedeflediğinden (her enstitü için ortalama 1000 öğrenci) kaynak sıkıntısı yaşamamak amacıyla su kaynağı bol olan geniş toprak parçalarına kurulmuşlardır. Ayrıca, öğrencilerin yaşamdan komple izole olmaması için, köy ya da köy merkezine yakın olan bölgeler seçilmiştir.
Köy Enstitüleri Ne Zaman Kuruldu?
Bu doğrultuda, kurulan enstitüler ve kuruluş yıllarının listesi aşağıdaki gibidir:
- Eskişehir – Çifteler 1937
- İzmir – Kızılçullu 1937
- Kırklareli – Kepirtepe 1938
- Kastamonu – Gölköy 1939
- Malatya – Akçadağ 1940
- Antalya – Aksu 1940
- Samsun – Ladik/Akpınar 1940
- Kocaeli – Arifiye 1940
- Trabzon – Beşikdüzü 1940
- Kars – Cılavuz 1940
- Adana – Düziçi 1940
- Isparta – Gönen 1940
- Balıkesir – Savaştepe 1940
- Kayseri – Pazarören 1940
- Ankara – Hasanoğlan 1941
- Konya/Ereğli – İvriz 1941
- Sivas – Pamukpınar 1942
- Erzurum – Pulur 1942
- Diyarbakır/Ergani–Dicle 1944
- Aydın – Ortaklar 1944
- Van/Erciş – Ernis 1948