Cumhuriyet Tarihi

Harf Devrimi Nedir? Yeni Türk Harflerinin Kabulü

Her milletin kendine özgü bir dili vardır. Türkçe de Kanuni Esasi’yle birlikte Türklerin resmi dili olarak kabul olmuştur. Fakat bu dönemde alfabe Arap harfleri ile ifade edilmektedir. Gramer ve okuyuş açısından birçok farklılığın anlaşmazlıklara sebebiyet vermesi kaçınılmaz olduğundan Atatürk, Cumhuriyet döneminde alfabe konusunda geçmişteki tecrübe ve önerilerden de yararlanarak bir inkılap gerçekleştirmiştir. Harf Devrimi olarak da bilinen bu inkılap yeni Türk harflerinin kabul edilmesiydi.

Türklerin Tarih Boyunca Kullandığı Alfabeler Nelerdir?

Türkler köklü bir toplum yapısına sahip olmakla birlikte Orta Asya’dan günümüze pek çok farklı coğrafyada yaşamış, farklı dinlerle ve birçok milletle etkileşim içerisine girmiştir. Bu durumdan dolayı neredeyse her çağda farklı alfabeleri kullanmışlar ve farklı dillerden etkilenmişlerdir. Tam olarak kesin bir bilgi elde edilememesiyle beraber kendine ait alfabeye sahip olarak kabul edilen ilk Türk kökenli toplum Göktürklerdir. Zaman içerisinde ise konuşulan dil pek farklılık göstermese de yazı dili ve alfabe değişikliklere uğramıştır. Geçmişten günümüze Türkler tarafından yaklaşık ondan fazla alfabe kullanılmıştır, bunlardan başlıcaları: Göktürk, Uygur, Arap, Kiril ve Latin alfabeleridir.

Latin Alfabesi Nedir?

Roma alfabesi olarak da bilinen Latin alfabesinin ortaya çıkış amacı, antik Roma döneminde Latince yazımını kolaylaştırmaktır. Latince yazabilmek için kullanılan bir yazı sistemi olan Latin alfabesi, görsel olarak Grek alfabesine oldukça benzemektedir. Grek alfabesi ise Fenike alfabesinin değişime uğramış halidir.

Latin Alfabesi – Latin Harfleri

Arap Alfabesi Nedir?

Arap alfabesi temelde 28 harfli olmakla birlikte, Latin alfabesinin aksine sağdan sola yazılmakta ve okunmaktadır. Türklerin kullandığı şekliyle 31 veya 36 harften meydana gelmektedir; bu yüzden de Arap kökenli alfabe adını almaktadır, kullanılan sistem Araplarınkiyle tıpatıp aynı değildir. Coğrafya ve zaman bakımından en çok kullanılan sistem olmasına rağmen Arap alfabesi yazılış biçimi, ünlü-ünsüz çeşitliliği (sözcük başında ve sonunda ses farklılaşması, bir harfin pek çok sesin yerine kullanılması, sesli harf yoksunluğu vb.) ve şekil bütünlüğü yetersizliğinden dolayı Türkçe için uygun olmadığına karar verilmiştir.

Arap Alfabesi – Arap Harfleri

Yeni Türk Harfleri Nedir? (Latin Kökenli Türk Alfabesi)

Latin kökenli çağdaş alfabe 1 Kasım 1928’de Atatürk’ün gerçekleştirdiği Harf Devrimi ile kabul edilip kullanılmaya başlanmıştır. Büyük Türk ulusu bilgisizlikten, az emekle kısa yoldan ancak kendi ve soylu diline kolayca uyan böyle bir araçla sıyrılabilir. Bu okuma-yazma anahtarı ancak Latin kökünden alınan Türk alfabesidir. 29 harften oluşan bu yazı sistemi, kullanılan diğer alfabelere göre daha kolay ve öğrenilmesi daha basittir. Ayrıca yapılan bazı toplantılar sonucunda diğer Türk toplumlarında da kültür ve dil ortaklığını sağlayabilmek amacıyla 34 harfli Latin alfabesinin kullanılması kararı da alınmıştır.

Ülkemizde kullanılan alfabe Latin asıllı bir alfabedir. 8 ünlü 21 ünsüz harften oluşan yazı sisteminde sesler soldan sağa yazılır. 1928’den günümüze kullanılan çağdaş harfler, Türk Dil Kurumu’nun da çalışmalarıyla Türk kültürünü oluşturarak yaygınlaştırılmasını sağlamıştır. Günümüzde de Latin alfabesi ülkemiz dahil Dünya nüfusunun üçte biri tarafından kullanılan en yaygın alfabedir.

Türk Alfabesi – Yeni Türk Harfleri

Türkler Arap Alfabesini Ne Zaman Kullanmaya Başladı?

Asıl tartışma konusu olan yere gelecek olursak ise Türklerin Arap alfabesi ile tanışmasının dini sebeplerden dolayı olduğu savunulmaktadır. Buna karşılık olarak ilk Türk-İslam devleti Karahanlılar, İslamiyet’e geçişten sonra da Uygur alfabesini kullanmaya devam etmiştir. Yani tek başına din değişikliğinin dile etkisi olduğu söylenemez, Türk dilinin değişik alfabeler kullanmasının sebebi, Türk milletinin çeşitli göçler, savaşlar ve fetihler nedeniyle yayıldığı coğrafyaları, yaşadıkları ticari ve dini etkileşimlerinin bütünü olarak ifade edilmelidir. Anadolu ve Orta Doğu coğrafyasına göçle birlikte, Türk İslam devletlerinin kurulması ve diğer Müslüman devletlerle etkileşim artmıştır. Birçok eserin Arapça ve Farsça dillerinde yazılıyor olması, ilimin bu iki farklı dilin çevresinde oluşmasını hızlandırarak dönemin alimlerinin öğrenmesini gerektirmiştir.

İslamiyet’in kabul edilmesinden sonra coğrafi çevrede yaygın olduğundan yavaş yavaş kullanılmaya başlanan Arapça, uzun süre resmi dil olmuştur. Fakat bunun yanı sıra sınıf farklılıkları, sınır genişlemeleri ve kültür zenginliği de, ‘‘… yaygın şekilde kullanılan üç dil mevcuttu: halkın çoğunluğunun konuştuğu Türkçe, yalnızca eğitimli kesimin konuştuğu Farsça ve de Arap yarımadası, kuzey Afrika halkının konuştuğu Arapça, padişah ve saray erkânının Osmanlıca Türkçesi adı verilen ve resmi yazışmalarda kullanılan dil’’ ifadesinde de yer verildiği gibi devlet içerisinde sosyal açıdan farklı diller konuşulmasına neden olmuştur. Bu ayrılıklara son noktayı koyan ve resmi dile kesinlik getiren ise 1876 yılında Kanun-i Esasi’nin 18. maddesi: ‘‘Tebaa-i Osmaniyenin hidemat-ı devlette istihdam olunmak için devletin lisan-ı resmîsi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır.” olmuştur.

Osmanlı Devleti’nde Alfabe Tartışmaları

Osmanlı Devleti’nin çöküş dönemiyle birlikte 19. yüzyılın ortalarından itibaren eğitimde başarısızlık ve yetersizlik sebebiyle alfabe ıslahı çalışmaları gündeme gelmeye başlamıştır. Bu konuda kararları doğrultusunda söz sahipleri ikiye ayrılmıştır. Türk dilinin yazımı için kullanılan sistemlerin en yaygını ve en uzun sürelisi olmakla birlikte yazılması ve okunması bir o kadar da zor, hatta en uyumsuz alfabe olan Arap harflerinin devamını isteyenler basit bir imla düzenlemesinin yeterli olacağını belirterek ıslaha gidilmesini savunmuş. Diğerleri ise resmi dil olan Türkçe’nin Arap harfleriyle ifade edilmesinin uygun olmadığını belirterek yeni bir alfabeyi yani Latin alfabesine geçilmesi gerektiği sinyallerini vermişlerdir.

Cumhuriyet Dönemi ve Harf Devrimi

1. Dünya Savaşı’nda da devam eden tartışmalar Cumhuriyet döneminde bu sürecin hızlanmasını sağlayarak dönemin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1928 yılında bir komisyon kurulmuştur. Fikirler karşılıklı olarak belirtilmiştir, yeni bir alfabe talep edilmesinin sebepleri arasında ise: ‘‘Eski yazının geç öğrenilmesi, herkesin birçok kelimeyi farklı şekillerde yazması ve bunun sonucunda da belirli bir imla kuralının oluşamayışı, az çok eğitim görenlerin dahi yazıyı sorunsuz okuyamayışı dolayısıyla da yayınların az sayıda kişiye ulaşması, eğitimin yaygınlaştırılamaması.’’ gösterilmiştir.

Ayrıca önemli sebeplerden biri de Atatürk’ün tüm atılımları gibi tam bağımsızlık ilkesine ulaşabilmektir. Cumhuriyetin değerlerinin toplumda yerleşmesi için Türk insanının kendi varlığını ve ulusallığını algılayarak sahip çıkması gerektiğini savunan Atatürk: ‘‘İstikbal-i tam denildiği zaman, bittabi siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri ve harsi. Her hususta istikbal-i tam ve serbesti-i tam demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklalden mahrumiyet millet ve memleketin manayı hakikisiyle bütün istiklalinden mahrumiyeti demekti.’’ diyerek hiçbir zaman sömürülen bir halk olmak istememiş her alanda tam ve eksiksiz bir bağımsızlığın hayalini kurmuş olup yeri gelince de bunları birer birer gerçekleştirme çabası içerisine girmekten geri kalmamıştır.

Latin Harfleri Ne Zaman Kabul Edildi?

Sonuç olarak da 8 Ağustos’ta Sarayburnu Parkı’nda Mustafa Kemal tarafından Harf Devrimi başlatılmıştır. Yeni Türk Harfleri ne zaman kabul edilmiştir? 1 Kasım 1928‘de Latin alfabesi 1353 sayılı Yeni Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun ile resmi olarak kabul edilmiştir. Bundan sonra ise Latin alfabesinin yayılması için kurslar açılmış, yayın organları yeni alfabeyle yayınlar yapmaya başlamıştır. En kısa zaman dilimi içerisinde Arap alfabesinin terk edilmesi amaçlanmıştır. Atatürk de bu süreç boyunca yeni alfabeyi öğretmek için yurt gezilerine çıkıp toplumda okur-yazar kişi sayısını arttırmayı ve toplumu milli değerler konusunda bilinçlendirip bir arada tutmayı amaçlamıştır. Grafikte de yer verildiği gibi Latin harfleri esaslı Çağdaş Türk alfabesinin kabulünden sonra zaman ilerledikçe okur-yazarlık oranı belirgin bir şekilde artmıştır. Bunda Harf Devrimi yanı sıra eğitime verilen önem ve katkının payı da unutulmamalıdır. Harf Devrimi sonucunda gerçekleşen alfabe değişiminin Türkiye’de eğitim-öğretim çalışmalarına önemli katkılar sunduğu açıktır.

Not: Bu konuyla ilgili Latin Alfabesi ile Halk Bir Gecede Cahil Bırakıldı! başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.