Kıta Sahanlığı Nedir? Kaç Mil? Kıta Sahanlığı Sorunu
Kıta sahanlığı nedir? Kıta sahanlığı, bir ülkeyi oluşturan kara parçasının deniz altındaki uzantısıdır. Kıta sahanlığı kıtanın bitip okyanusun başladığı yere kadardır.
Bu yazımızda Kıta sahanlığı nedir? Kıta Sahanlığı Sorunu ne zaman, nerede, niçin ve nasıl ortaya çıkmıştır? Kıta Sahanlığı Sorunu tarihi süreç içinde nasıl gelişmiştir? sorularını yanıtladık. Ayrıca Kardak krizi hakkında bilgi verdik.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Kıta Sahanlığı Nedir?
Kıta sahanlığı, ülkelerin ve kıtaların, deniz seviyesinin üzerindeki parçasına bağlı olarak uzanan denizin altındaki toprak parçasına ve üzerinde bulunan deniz bölgesine verilen addır. Kara platformu olarak da bilinen kıta sahanlığı, ülkelerin karasularını belirlemekte kıstas olarak kullanılmaktadır. Denizlere ve okyanuslara kıyısı olan ülkeler için kritik olan kıta sahanlıkları, genellikle coğrafi koşullarla belirlenmektedir. Kıta sahanlığı özellik olarak, jeolojik bağlamda ülkenin parçası olan kara parçasının denizin altında devam eden parçasıdır ve karanın bitip okyanusun veya denizin başladığı karasal bölümüne göre ölçülür. Daha önce bahsedildiği üzere kara platformu olarak da bilinen kıta sahanlığı, genel anlamda ise bir ülkeyi veya kıtayı kendisinin kıyısından başlayarak çevresini oluşturan kıyıya uzak kısımlara kıyasla sığ ve eğilimli denizin altındaki kara parçasına denir. Coğrafik olarak böyle belirlenen kıta sahanlıkları, ülkelerin karasu sınırları dahilinde bütün sınırları çizmek ve belirtmek için kullanılır.
Tarihsel süreç içerisinde ülkelerin ve kurumların imzaladığı antlaşmalara göre çizilir. Kıta sahanlıklarını kritik yapan durum ise daha çok okyanus yerine deniz olan bölgelerde yaşanır. ülkelere ait adaları, yarımadaları ve burunları da kapsayan ülke sınırları, kıta sahanlığını belirlemede etken olurlar. Bir denizin iki kıyısında olan ülkeler içinse deniz üzerinde bulunan adaların varlığı kendi kontrolleri altında olacak olan karasularını belirlemede fark yaratan unsurlar olurlar. Daha önce belirtilen antlaşmalar dahilinde paylaşılmış olan bu adalar, genellikle kıta sahanlığını belirlemede sorun olmazlar, ancak yaşanan tektonik hareketlenmelerle birlikte deniz suyu seviyesinin üzerisine çıkan kara parçalarının, yani adaların paylaşımları ülkeler arasında sorun çıkarabildiğinden ülkeler arasında politik sıkıntılara sebep olabilirler. Türkiye’de de Lozan Barış Antlaşması ile ve daha sonra Yunanistan’ın imzaladığı Paris Antlaşması ile kaderleri belirlenen ve Ege Denizinde bulundan On İki Adaların dışında tektonik hareketler sonrası ortaya çıkmış Kardak kayalıkları, iki ülke arasında bahsedilen bağlamda sorunlara sebep olmuştur.
Kıta Sahanlığı Kaç Mil?
Kıta sahanlığı, 20. yüzyıl boyunca düzenli olarak artmıştır. Uluslararası sözleşmelerde ilk olarak 3 deniz mili (5,6 km) olan maksimum kıta sahanlığı genişliği daha sonra 6 deniz miline (11 km) çıkarılmıştır. Günümüzde ise kıta sahanlığı 12 deniz mili (22 km) olarak belirlenmiştir. Bu durum 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 3. maddesinde yer almaktadır.
Her devlet karasularının genişliğini tesbit etme hakkına sahiptir; bu genişlik işbu Sözleşmeye göre tesbit edilen esas hatlardan itibaren 12 deniz milini geçemez.
Kıta Sahanlığı Sorunu Nedir?
Kıta Sahanlığı Sorunu ne zaman, nerede, niçin ve nasıl ortaya çıkmıştır? 19. yüzyılda Osmanlı Devletinden ayrılmasından itibaren aralarında sorun olan Türkiye ve Yunanistan için sorun olan bir başka durum da Kıta Sahanlığı sorunu olmuştur. Ege Adaları ve Ege Adalarının silahlandırılması ile alakalı sorun yaşayan iki ülke, 1973 yılında Türkiye’nin Ege Denizinde kendi karasuları olarak iddia ettiği bölgede petrol aramak için Türkiye Petrolleri Anonim Şirketine arama izni vermesi ile tekrardan bir polemik içerisine girmiştir. Yunanistan tarafı için ise Türkiye’nin kendi karasuları olarak iddia ettiği bu bölge kendilerine ait idi ve Türkiye’nin bu bölgede Türkiye Petrolleri Anonim Şirketine arama izni vermesi meşru değildi. Türkiye’nin konudaki argümanı ise coğrafi olarak Türkiye’nin üzerinde bulunduğu ve Anadolu olarak adlandırılan kara parçasının uzantısının Ege Denizi’nde bahsi geçen bölgeye kadar uzandığı ve bu sebeple bu bölgenin Türkiye Cumhuriyeti’nin kıta sahanlığı içerisinde yer aldığı idi.
Türk kaynaklara göre, iki ülke arasında ortaya çıkan bu sorun için Türkiye Yunanistan’a kendi aralarında müzakereler yapılmasını önermişti. Yunanistan tarafı ise durumu uluslararası yapılara taşımak istemiştir. Farklı çözüm yöntemlerine başvurulması sonucu iki ülke kıta sahanlığı sorununda bir ortak noktaya varamamışlardır. Olaylar yaşandıktan 3 yıl sonra yani 1976 yılında Sismik Bir adlı Türk araştırma gemisinin savaş gemileri eskortluğunda çıkarılması, Türkiye ve Yunanistan arasında güncel olarak varolan sorunların ciddileşmesine sebep olmuştur ve iki ülkeyi bir savaşın kıyısına getirmiştir. İki tarafın da böyle bir durumu göze almamasından dolayı temkinli davranmaları ve sorunu saldırılarla veya tacizlerle büyütmemesiyle herhangi bir sıcak çatışma yaşanmamıştır. Yunanistan Türkiye’nin hareketini önce Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne ve sonrasında da Uluslararası Adalet Divanı’na taşısa da bu başvurular karşılık bulamamıştır.
1970’li yılların ortasında yaşanan ve fazlasıyla aktif geçen gerilimler ve diplomatik krizlerin sebebi olan kıta sahanlığı sorunu, Türkiye ya da Yunanistan’ın önerilerinden herhangi birinin kabul edilmemesi sebebiyle herhangi bir çözüme ulaşamamıştır. Bu durumun sebebi ise iki ülkenin de getirdiği önerilerin Ege Denizi üzerinde yapılmış antlaşmaların ve karşılıklı sağlanan hakların ve hukuki yapının birçok açıdan değişmesi gerekliliğidir. Bu yükümlülüğün ve inisiyatifin altına girmek istemeyen ülkeler de nitekim durumu olduğu gibi bırakmışlardır ve zamanla bölgede tansiyon düşse de farklı gerilimler yaşamışlardır.
Kıta Sahanlığı Sorunu Tarihi
Kıta Sahanlığı Sorunu tarihi süreç içinde nasıl gelişmiştir? Kıta Sahanlığı Sorunun temelleri 20. yüzyılın başlarına kadar dayanmaktadır. 19. yüzyılda Osmanlı Devletinden ayrılan ve bağımsız bir devlet olan Yunanistan, 1. Dünya Savaşı sonrası Mondros Ateşkes Antlaşması ile beraber Türkiye’de toprak hakkı elde etmiş fakat Kurtuluş Savaşı sonrası bu hak ellerinden alınmıştır. Ege Denizi kıyısında karşılıklı iki kıyıda toprağı olan bu iki ülke, toprak sınırı ile de birbirleriyle komşudurlar. Ege Denizi’nde var olan çok sayıda adanın diplomasisi de iki ülke arasında sorun oluşturan durumlardan biridir. Lozan Barış Antlaşması sonucu olarak Gökçeada ve Bozcaada hariç olmak kaydıyla İtalya’ya bırakılan On İki Adalar, 1947’de İtalya’nın adalar üzerinde hakimiyet konusunda sıkıntı yaşaması ve bu adaların yükünü kendi üzerinde bulundurmayı istememesinden sonra bahsi geçen adaları Paris Antlaşması ile Yunanistan’a bırakılmıştır.
Adaların kendi kontrolüne geçmesi ile beraber kıta sahanlığı genişleyen ve Ege Denizi’nin daha büyük bir yüzdesine karasuları olarak sahip olan Yunanistan Ege Denizinde ciddi bir şekilde söz sahibi olmuştur. Bu durum Yunanistan’ın hem Lozan hem de Paris Antlaşmasına aykırı olarak On İki Adalarda silahlandırma yapmasıyla beraber Türkiye ile arasında bir polemiğe sebep olmuştur. Durumun antlaşmalara aykırılığını belirten Türkiye, Yunanistan’ın bu sebepten ötürü adaları boşaltması ve silahsızlandırmasını talep etmiştir. Türkiye’nin taleplerini yerine getirmeyen Yunanistan bundan dolayı silahlandırma olduğu tarihten itibaren Türkiye ile Ege Denizi üzerinde bir çatışmaya girişmiştir. Anlaşmazlıklar sürerken, 1973 yılında Türkiye’nin petrol araması için Türkiye Petrolleri Anonim Şirketi’ne ruhsat vermesiyle durum anlaşmazlıktan çıkıp ciddi bir siyasi polemiğe dönmüştür. İki bölgenin kıta sahanlığı üzerinden girdiği tartışma ve bir sonuca varılamaması durumu kötüleştirmekten başka bir şeye sebep olmamıştır. 1976 yılında Türk savaş gemilerinin de Ege Denizi’nde açılması ile şiddetlenmiştir.
Kardak Krizi Hakkında Bilgi
Kardak krizi hakkında bilgi veriniz. Dünyanın hareketleri zaman zaman kıtasal parçaların hareket etmesine ve belli yerlerde toprağın deniz seviyesinin altından yükselip deniz seviyesinin üstüne çıkarak küçük adacıklar ve topraklar oluşturmasına sebep olur. Coğrafi olarak normal olan bu durumlar, diplomasi alanında ise beklenmedik durumlar olduğundan dolayı farklı sorunlara sebep olmaktadırlar. Ülkelerin sınırları ve sınırlarının sağladığı haklar antlaşmalarla belirlenmiştir ve bunlar belirlenirken ülkelerin deniz ve karalarda hali hazırda var olan toprak parçalarına dikkat edilmiştir.
Bu sınırlar belirlenirken var olmayan ve daha sonra ortaya çıkan karalar için antlaşmalar yeniden düzenlenmelidir. 1996 yılında bahsedilen tektonik hareketler sonucu ortaya çıkan Kardak kayalıkları da Yunanistan ve Türkiye arasında diplomatik sorunlara sebep olmuştur. Bir Türk gemisinin bu kayalara oturması ve kayalıkların hangi ülkeye ait olduğunun belirtilmemiş olması, Yunan ve Türk deniz güçlerinin arasında soruna sebep olmuştur. Yunan Deniz Kuvvetleri ilk önce kayalıklara gidip Yunan bayrağı dikmişlerdir. Daha sonrasında Türkiye’nin o dönem görevdeki başbakanı Tansu Çiller’in talimatıyla 30 Ocak 1996 günü Türk SAT komandoları kayalığı çevreleyen Yunan birimlerini geçip Yunan bayrağını kaldırmış ve yerine Türk bayrağı asmışlardır. İki ülke arasında yükselen gerilim, o dönem görevde bulunan Amerika Birleşik Devletleri başkanı Bill Clinton’ın olaya müdahil olmasıyla azalmıştır.
Not: Bu konuyla ilgili olarak On İki Ada Nedir? On İki Ada Sorunu ve Tarihi başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.