Çaldıran Savaşı Nedir? Nedenleri, Sonuçları ve Önemi
Bu yazımızda Çaldıran Savaşı ne zaman, nerede, kimler arasında gerçekleşmiştir? Çaldıran neresidir? Çaldıran Savaşı nedenleri nelerdir? Çaldıran Savaşı sonuçları ve önemi nelerdir? Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde, Osmanlı Devleti’nin Doğu’ya yönelik siyaset izlemesinin amaçları nelerdir? Yavuz’un, Safevi Devleti üzerine kararlı bir şekilde gitmesinin sebepleri nelerdir? İdris-i Bitlisi kimdir? sorularını yanıtladık.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Çaldıran Savaşı Hakkında Bilgi
Öncelikle Çaldıran Savaşı ne zaman, nerede, kimler arasında gerçekleşmiştir? Çaldıran neresidir? sorularını yanıtlayalım. Çaldıran savaşı bir diğer adıyla Çaldıran Meydan Muharebesi 23 Ağustos 1514’te günümüzde İran sınırları içinde yer alan Maku şehri yakınlarındaki Çaldıran Ovası’nda gerçekleşmiştir. Savaş Yavuz Sultan Selim yönetimindeki Osmanlı Devleti ve Şah I. İsmail yönetimindeki Safevi Devleti arasındadır.
Çaldıran Neresidir?
Çaldıran Savaşı’nın da civarında gerçekleştiği Çaldıran, Türkiye’de Van’a bağlı bir ilçedir. Van’ın kuzeyinde İran sınırında bir ilçedir. Ancak Çaldıran Savaşı’nın gerçekleştiği Çaldıran ovasının İran sınırları içinde Türkiye sınırında Van’a çok yakın bir yerde olduğunu iddia eden tarihçiler de olmaktadır.
Çaldıran Savaşı Nedenleri
Safevi Devleti ve Osmanlı Devleti arasında gerçekleşen bu savaşın en büyük nedenlerinden biri iki devlet arasındaki mezhep farklılıklarıdır. Bu mezhep farkından doğan sosyal ve kültürel çatışma sebebiyle yaşanan bu savaş, Osmanlı Devleti’nin tarihinde önemli bir yer tutar. Çaldıran Savaşı’nın asıl nedeni olan Mezhep ayrılığı ve bu ayrılığın beraberinde getirdiği siyasi mücadeleler neticesinde iki büyük Türk devleti karşı karşıya kalmış, 16. yüzyıl Türk tarihinin en önemli vakalarından biri olarak Çaldıran Savaşı gerçekleşmiştir. Selçuklu döneminde topyekün bir göç ile Anadolu’ya yerleşen İlk Türk toplumları, hem kültürel hem de mezhepsel olarak ortak bir sosyal doku meydana getirmektelerdi.
Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Anadolu’yu Türkleştiren bu ilk topluluk Sünni iken Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılması ve Orta Doğu’da yükselen Batınilik hareketinin etkisiyle Şia mezhebinin etkisi altında kalarak farklı bir inanış benimseyen toplumların Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra Anadolu’ya göç etmeleri önemli bir sosyal sorunun ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Türkiye Selçuklu Devleti döneminde büyük kalabalıklar halinde Anadolu’ya göç eden Türk toplumları ile Büyük Selçuklu Devleti’nin çöküş döneminde ortaya çıkan Batınilik hareketinin ve Şia mezhebinin etkisi altında kalmış olan Türk toplumları arasında benimsedikleri mezhepsel inanç farkları dolayısıyla toplum içi sürtüşmeler yaşanmıştır.
Anadolu’ya ilk gelen Türk toplulukları Anadolu içlerine yerleştikten ve buraları yurt edindikten 50 ila 100 yıl kadar sonra gelen Türk toplumlarını reddederek hem mezhep ayrılığı hem de arsa, arazi ve mera sorunları nedeniyle çatışır durumdalardır. Anadolu Selçuklu Devleti döneminde başlayan bu mezhep ayrılığı ilerleyen dönemlerde de büyük bir sorun haline gelerek pek çok isyana ve mücadelenin yaşandığı yerdir. Söz konusu sorunlar Osmanlı Devleti döneminde de süregelmiştir. 16. yüzyıla gelindiğinde hakimiyet alanını genişleten Osmanlı Devleti, Batınilik akımından etkilenen bu kitleleri bünyesinde barındırmaya devam ediyor ve ortaya çıkarttıkları ayaklanma ve huzursuzluklarla savaşıyordu. Bu sorunlar devletin idare ve otoritesini etkileyerek bir iç mesele olduğu gibi Batıni İnancı benimseyen komşu devletlere karşı da önemli bir zafiyete neden oluyordu.
Safevi Hükümdarı Şah İsmail’de bu durumdan istifade ediyor ve Osmanlı Devleti’ne karşı Osmanlı bünyesinde bulunan mezhepdaşlarını kullanarak taciz ve taarruz eylemlerine kalkışıyordu. Şah İsmail, tıpkı Anadolu Batınileri (Alevileri) gibi Şia mezhebi ve Batınilik hareketlerinden etkilenmiş olan Türk hükümdarlarından biriydi. Azeri kökenli bir Türk olan Şah İsmail, İran’da hüküm sürmekte olan Akkoyunlular Devleti’ni yıkarak hakimiyet alanını genişletip güç kazanmış, Osmanlı Devleti için bir tehdit unsuru haline bürünmüştür. Zira Şah İsmail’in kurduğu Safevi Devleti, mezhep ayrılığı hasebiyle Osmanlı Devleti’ne karşı düşmanca hareket etmekte, Osmanlı’ya tabi olan Türk Boyları üzerinde baskı kurarak önemli bir tehlike arz etmekteydi. Bu çekişme, Çaldıran Savaşı’nın gerçekleşmesine sebep olan tüm etkenlerin ana kaynaklarındandır.
Çaldıran Savaşı Sonuçları ve Önemi
23 Ağustos 1514’de yaşanan Çaldıran Savaşı Osmanlı Devleti’nin galibiyeti, Safevi Devleti’nin hezimeti ve yenilgisiyle sona erdi. Bu savaşın neticesinde Batıni-Şii Safevi Devletinin Anadolu üzerindeki hakimiyet emelleri giderilerek Anadolu’nun güvenliği garantilendi. Zira Çaldıran Savaşı’nın kaybedilmesi durumunda Osmanlı tebaası olan Alevi Türkmenlerin Safevi Devleti’ne egemenliğini kabul etmesi söz konusu olacak, Osmanlı Devleti’nin hakimiyetine gölge düşerek güç kaybetmesine belki de yıkılmasına sürükleyecekti. Çaldıran Savaşı’nda elde edilen başarı ile Erzincan, Bayburt ve Kemah Kalesi Osmanlı Devleti’nin kontrolüne geçti. Çaldıran Savaşı’nın tezahürü olarak ortaya çıkan Turnadağ Zaferi ile de Dulkadiroğulları Beyliği’ne son verildi ve Osmanlı tebaası şekli verildi. Böylelikle Diyarbakır, Mardin ve Bitlis Osmanlı toprakları içerisinde yer aldı. Çaldıran Savaşı sonrası Anadolu’daki Osmanlı hakimiyeti kesinleşerek bölgedeki Türk-İslam Birliği temin edildi. Çaldıran Savaşı’nın Türk tarihi için önemi ise Safevi Devleti’nin yıkılmasına sebep olması ve Osmanlı Devleti’nin toprak hakimiyetinde artışa yol açmasıdır. Bunun yanında iki Türk devletinin savaşması açısından da önemlidir.
Yavuz Sultan Selim’in Doğu Siyaseti
Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde, Osmanlı Devleti’nin Doğu’ya yönelik siyaset izlemesinin amaçları nelerdir? sorusunu yanıtlayalım. Yavuz Sultan Selim, ülkenin sınırlarını İran ve Mısır’ı da alarak genişletmeyi amaçlamaktaydı. Bu sayede Baharat ve İpek Yolu üzerinde de hakimiyeti ele geçirecekti. Bunun yanında halifelik unvanını alarak İslam toplumları üzerindeki etkisini arttırmayı amaçlamıştır.
Yavuz’un, Safevi Devleti üzerine kararlı bir şekilde gitmesinin sebepleri nelerdir? Yavuz Sultan Selim’in Safevi Devleti’nin üzerine kararlı bir şekilde ilerlemesinin temelinde dört ana neden yatmaktadır. İlk olarak Safevi Devleti’nin Anadolu’da gerçekleştireceği Şii propagandalarının önüne geçmek. İkinci olarak Safevi Devleti’nin Orta Asya Türklerinin Anadolu’ya yönelmelerine engel teşkil ediyor olmaları, üçüncü olarak süreç içerisinde Şah İsmail’in Osmanlı Devleti’ne karşı olan birliklerle iş birliği içinde bulunmaları ve son olarak Şii-Sünni ayrımının önüne geçmek be İslam dünyasında birlik ve beraberliği sağlamaktır. Çaldıran zaferinden sonra Osmanlı boyunduruğu altına giren, Doğu Anadolu’da çok övgü gören meşhur alim İdris-i Bitlisi, Osmanlı nüfuzunu bölgede hakim kılmak için çok çaba sarf etti.
İdris-i Bitlisi Kimdir?
On beş ve on altıncı yüzyıl Osmanlı alim ve devlet adamlarından olan “İdris-i Bitlisi”, Bitlis’te dünyaya geldi. Babası Hüsameddin Ali Bitlisi, alim ve faziletli bir İslam alimiydi. Babası, Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan’ın divanında uzun zaman nişancılık görevinde bulundu. İdris-i Bitlisi, ilk ilim tahsilini babasından öğrendi. Çeşitli alimlerden de ilim tahsilinde bulundu. 1490 senesine kadar Uzun Hasan’ın oğlu Ya’kub Beyin divan hizmetinde yer aldı.
Osmanlı Sultanı İkinci Bayezid Han tarafından İstanbul’a çağırıldı. Şah İsmail, bunu duydu. Keskin zekası ile Şah İsmail’e çok güzel cevaplar vererek onun elinden kurtulmayı başardı. Hizmetine girmesi için yaptığı teklifi de kabul etmedi. Bundan sonra İdris-i Bitlisi, Osmanlı ülkesine yol aldı. Sultan İkinci Bayezid Han, ona mühim vazifelerde bulundu. Arap ve Acem kazaskerliğine tayin etti ve ondan bir Osmanlı tarihi yazmasını rica etti. O da bu emre uyarak Farisi, manzum 80.000 beyitlik “Heşt-Behişt” adında bir eser ortaya koydu. Bu eserinde, tarihçiler tarafından “Dahi Sultanlar” diye anılan 10 Osmanlı sultanından ilk sekizini ele geçirdi Yavuz Sultan Selim Hanın da hizmetinde bulunan İdris-i Bitlisi, Sultan’ın İran (Çaldıran) Seferinde yer aldı.
Sultan Selim namına, bütün Doğu Anadolu bölgesini ve Mardin’i ele geçirdi. Urfa ve Musul’un fethinde mühim rol aldı. Bölgenin iç işlerini tanzim etti. Mısır Seferinde de yer aldı. Padişahlar ve devlette sözü geçen diğer devlet adamları, yaşadığı yüzyılın ileri gelen alimlerinden olan İdris-i Bitlisi’nin sohbetlerine katılmaya çalışırlardı. İdris-i Bitlisi Yavuz Sultan Selim Hanın da musahipliğini (sohbet arkadaşlığını) yaptı. Yavuz Sultan Selim Han, 20 Nisan 1514’te Üsküdar’a geçerek orduyu hümayun ile İran Seferine çıktı. 23 Temmuz 1514 tarihinde Çaldıran Ovası’nda yapılan meydan muharebesi, Osmanlıların zaferiyle neticelendi. Bu Çaldıran zaferinden sonra Osmanlı hizmetine giren, Doğu Anadolu’da çok saygı gören meşhur alim, tarihçi ve yazarlardan İdris-i Bitlisi, Osmanlı nüfuzunu bölgede hakim kılmak için çok çalıştı. 1520 (Hicri 926) yılında, Yavuz Sultan Selim Han’ın vefat ettiği yıl, İdris-i Bitlisi de vefat etti.