Abbasi Devleti ve Türkler (Tarih Konu Anlatımı)
Bu yazımızda 9. sınıf tarih dersinin İslam Medeniyetinin Doğuşu ünitesinin Abbasi Devleti ve Türkler konusunu inceledik.
Bu yazımızda tarih dersi konu anlatımları kapsamında 9. sınıf tarih dersinin 5. ünitesi olan İslam Medeniyetinin Doğuşu ünitesinin 4. konusu olan Abbasi Devleti ve Türkler konusuna yer verdik. Abbasi Devleti ve Türkler konusunu “Türklerin Abbasi Devleti’ndeki askerî ve siyasi gelişmelerde oynadıkları rolleri kavrar.” kazanımı çerçevesinde anlattık.
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
Abbasi Devleti ve Türkler
Ders: Tarih 9
Ünite: İslam Medeniyetinin Doğuşu
Konu: Abbasi Devleti ve Türkler
Kazanım: Türklerin Abbasi Devleti’ndeki askerî ve siyasi gelişmelerde oynadıkları rolleri kavrar.
Abbasi Devleti ve Türkler konusunda öncelikle Abbasi Devleti ne zaman, nerede ve kim tarafından kuruldu? sorusunu yanıtladık. Daha sonra Abbasi Devleti ve Türkler arasındaki ilişki hakkında ayrıntılı bilgi verdik.
Abbasi Devleti Hakkında Bilgi
Öncelikle Abbasi Devleti ne zaman, nerede ve kim tarafından kuruldu? sorusunu yanıtlayalım. Emevi Devleti’nin başındaki son halifelerin kötü yönetimi ve hanedan üyelerinin arasındaki rekabetin artmasıyla Emeviler halktan aldığı desteği yitirmeye başlamıştır. Kerbela Olayı ve uyguladıkları mevali politikası gibi nedenler halk tarafından alınan desteğin yitirilmesinde büyük rol oynamıştır. Bu zamanda halk içerisinde bulunan grupların ve ailelerin tepkisini alan Emevi Devleti’nin otoritesi iyice zayıflamıştır. O dönemin bazı büyük grupları ve aileleri Emevi Devleti’nin otoritesini yıkmaya karar vermişlerdir. Bu sebepler doğrultusunda Abbasi ailesi üyeleri Horasan bölgesinde başlayan, adalet ve eşitlik arayışı içerisinde bir isyan başlatmışlardır. Abbasi ailesi gibi düşünen kişilerden oluşan gruplar da onlara destek verince isyan hareketi başarı ile sonuçlanmıştır. Abbasi ailesinin başında olan Ebü-l Abbas, Kufe’de halife ilan edilmiştir. Abbasilerin ikinci halifesi zamanında insanlar yaşamak için yeni yerler arayışı içerisine girmişlerdir. Bu sebeple Abbasilerin ikinci halifesi olan Ebu Ca-fer el-Mansur, Bağdat şehrini kurmuştur. Bağdat şehri Abbasi Devleti’nin merkezi haline gelmiştir.
Abbasi Devleti ile Türkler Arasındaki İlişki
Çin’in 747 senesinde büyük bir ordu ile birlikte Batı yönüne doğru hızla ilerlemeye başlaması ve Orta Asya’da takındığı sert tavır sonucu Türkler abbasilerle yakın bir ilişki içine girmiştir. Müslüman Araplarla Türklerin oluşturduğu ortak ordular Talas’ta Çin orduları ile karşı karşıya gelmiştir. 751 senesinde Türkler ve Müslüman Arapların orduları bu savaşta galip gelen taraf oldular. Bu savaş sonucu Orta Asya’yı kendi himayeleri altına almak amacıyla savaşan Çinliler çok büyük bir yenilgiye uğradılar. Bu sayede Orta Asya, Türklerin ve Müslümanlar Araplarının himayesi altına girmiştir. Emevi Devleti döneminde Türklere karşı yapılan seferlere karşı Müslüman Arapların sert tavrı Türklerin tepkisine yol açmıştır. Fakat kazanılan Talas Savaşı sonrası Türkler Müslümanlığı yavaş yavaş kabul etmeye başlamışlardır. Abbasi Devleti’nin uyguladığı siyaset yöntemleri gereğince Türkler devlet içerisinde görev almaya başladı.
Avasım Şehirleri
Abbasilerin o dönemdeki halifesi olan Harun Reşit Türklerden oluşan bir Muhafız Birliği oluşturmuştur. Oluşturulan bu askeri birlikler Bizans’tan gelebilecek herhangi bir saldırı veya tehdidi önlemek amacıyla Antakya merkezli avasım eyaleti kurularak tamamı Türklerden oluşan askeri birlikler bu bölgelerde görev almışlardır. Halife Harun Reşid’in çocukları Halife Memun ve Mutasım zamanlarında da Türkler devlet içerisinde çok daha fazla rol almışlardır. Halife Harun Reşid’in ölümünün üzerine çocukları Emin ve Memun arasında hilafet kavgası, Arap ve İranlıların iktidar savaşına dönüşmüştür. Halife Memun’u bu savaşta İranlıların desteklemesi sonucu devlet içerisinde İranlılar etkin rol almaya başlamışlardır. Fakat zaman ilerledikçe İranlılar güçlendi. Halife Memun’un iktidarını tehdit etmeye başladılar. Halife, Arap ve İranlılara karşı Türkleri ordulardaki denge unsuru olarak görmüştür. Bu durumun sebebi, Türklerin Abbasi Devleti’nde iranlılar ve Araplara karşı siyasi tecrübe ve askeri güç olarak daha üstün olmasıdır.
Abbasilerde Türk Komutanlar
Halife Memun’un görevinin son zamanlarında Türkleri ordularının içine almaya başladığı ve bu durumun siyasette bir yer edinmesini sağladığı bir gerçektir. Halife Harun Reşid’in diğer çocuğu olan halife Mutasım döneminde devlet içerisinde bulunan Türklerin güçleri çok daha fazlalaşmıştı. Halife Mutasım Türklerin verdiğin destek sonucu Hilafet makamına geçmiştir. Halife Mutasım da abisi gibi farklı Türk ülkelerinden asker birlikleri getirmeye devam ederek çok kısa bir zaman içerisinde ordunun çok büyük bir kısmını Türklerden meydana getirmiştir. Aşnas, Afşin, Boğa el Kebir ve Urtuç gibi Türk komutanlar, ülke içerisinde meydana gelen isyanların bastırılmasında önemli görevler almıştır. Bizans’a karşı Anadolu bölgesine yönelik savaşlara daha katılmışlardır.
Bu dönemde, dönemin halifesi Bağdat’ın kuzey bölgesinde sadece Türklerin olan Samarra adındaki şehri kurdurmuştur. Samarra şehri kurulduktan bir süre sonra Türk birlikleri ile beraber Hilafet sisteminin merkezi oraya geçirilmiştir. Bu sayede 892 senesinde bitecek olan Samarra Devri başlamış oldu. Türk komutanlar yavaş adımlarla yönetim kadrolarına hakim olmaya başlayarak devletin yönetiminde çok büyük derecede söz sahibi oldular. Belli bir süre sonra halifeler Türklerin uygulamış oldukları baskıdan kurtulmak amacıyla fırsat ele geçirdikçe Türk komutanlarını öldürmeye başlamışlardı. Halifeler ve Türkler arasında yaşanan bu rekabet Hilafet sisteminin merkezinin Bağdat şehrine tekrar nakil edilmesi sonucu sona erdi.
Abbasi-Selçuklu İlişkileri
Abbasi Devleti’nde bulunan Türkler, sadece askeri alanda değil idari ve siyasi alanda da rol almışlardır. Türk komutanlar, yönetim kadrolarında görev almış ve devletin idaresinde çok büyük derecede söz hakkı sahibi olmuşlardır. Hatta dönemin halifesi Halife Mütevekkil’den sonra sıradaki halifelerin seçilmesinde bile çok büyük rol oynamışlardır. Bu olay Büveyhiler’in Bağdat şehrini kuşatması ve ele geçirmesine kadar devam etmiştir. Bu olaydan sonra Abbasi halifeleri askeri ve siyasi güçlerini tamamen kaybetmişlerdir. Büveyhiler merkez yönetimin meşrutiyet kaynağını ve ayrıca din lideri olarak Abbasi Halifeleri başa oturtturmuşlardır. İstedikleri kişiyi halife yapıyor ve istemedikleri kişileri de hiçbir engelle karşılaşmadan saf dışı bırakabiliyorlardı. Bu dönemde artık Bağdat şehri İslam halkının bir merkezi olmaktan çıkmıştı. On birinci yüzyılda İran bölgesinde yeni bir güç olan Büyük Selçuklular ortaya çıkmışlardı. Selçuklu sultanı Tuğrul Bey 1055 senesinde Bağdat şehrini tekrar kurtararak dönemin halifesine dini yetkisini geri iade etmiştir. Halifeler elli sene boyunca Selçuklu Devleti’nin himayesi ve hakimiyeti altında varlıklarını devam ettirmişlerdir.
Not: Bu konuyla ilgili olarak Abbasi Devlet Teşkilatında Türkler (Tarih Konu Anlatımı) başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.