Avrupa Tarihi

Julius Caesar (Jül Sezar) Kimdir? Sezar Bir Tiran Mıydı?

Julius Caesar, Roma İmparatorluğu’nun politik sahnesinde bir aristokrattan bir İmparator’a yükselmiştir. Kimi tarihçiler ve toplum bilimciler Julius Caesar’ı bir tiran olarak nitelemektedir. Ancak gerek kişisel olarak gerek de imparator olarak aldığı kararlar Roma İmparatorluğu ve O’nun halkının yararına olmuştur. Bununla birlikte diktatör olarak algılanmasına sebep olan yaşam boyu yöneticilik sıfatı ona halk tarafından verilmiştir.

Okuma Önerisi: Julius Caesar konusuna geçmeden önce Tiranlık Nedir? Tiran Kimdir? Tiranlık Tarihi başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.

Julius Caesar (Jül Sezar) Kimdir?

Jül Sezar veya Gayus Yulius Kaysar olarak da bilinen Julius Caesar MÖ 100 – 44 arasında yaşamıştır. Roma Cumhuriyeti’nde askeri ve politik liderdir. Aynı zamanda iyi bir hatip ve güçlü bir yazar olan Jül Sezar, dünya tarihinin en etkili insanlarından birisi olarak kabul edilmektedir. Çünkü politik elemleriyle Roma Cumhuriyeti’nin Roma İmparatorluğu’na dönüşmesinde çok önemli bir rol oynamıştır.

Julius Caesar, yaşam boyu yönetici sıfatını kendisi zorla almamış, başarılı seferleri ve Roma’ya olan katkısı yüzünden halk tarafından verilmiştir. Bu sıfatı aldıktan sonra ise reform çalışmalarında geri durmamıştır. Hiçbir tiranın yapmayacağı şekilde halkın daha da iyi temsil edilebilmesi için senatonun yetkilerini ve senatör sayısını arttırmıştır. Bir tiran ile Caesar’ın reformları ve eylemleri tanım olarak çelişmektedir. Dolayısıyla Julius Caesar bir tiran olarak sınıflandırılmamalıdır.

Julius Caesar’ın Hedefleri

Julius Caesar, M.Ö. 46’nın Temmuz ayında seferlerinden birinden Roma’ya dönmüştür. Döndüğünde Cicero gibi toplumun ileri gelenleri ondan eski yönetim biçimi olan cumhuriyeti geri döndürmesini istemiştir. Ancak Caesar aristokrasi tarafından yozlaşmış cumhuriyet ile büyümüştür. Bundan dolayı onu geri getirmenin ne Roma için ne de Roma halkı için bir yararı olmadığını belirtmiştir. Caesar yaşam boyu yönetici ilan edildikten sonra zenginliğin ve gücün tadını çıkarmak yerine toplumsal reformlar yapmıştır. Ana hedefi İmparatorluk’u bölen iç karışıklıkları ortadan kaldırmak olmuştur. Böyle bir davranış biçimi neredeyse hiçbir diktatörde gözlenmemiştir. Dolayısıyla Julius Caesar’a diktatör veya bir tiran demek Roma halkı ve İmparatorluğu’nu ileri taşıma çalışmalarını göz ardı etmek olur.

Julius Caesar’ın Askeri Çalışmaları

Julius Caesar imparator konumuna gelmeden önce gerek bir hukukçu gerek de bir askeri kumandan olarak Roma’nın politik sahnesinde izini bırakmıştır. Düzenlediği seferler ve seferlerinden getirdiği ganimetler sermaye bakımından Roma’nın kalkınmasına katkıda bulunmuştur ve halkın desteğini bir kişilik olarak Sezar’a kazandırmıştır. Bu seferlerin en önemlileri Galya, Pontus, Mısır ve Afrika olmakla beraber Roma’nın sınırlarını o dönemdeki en geniş sınırlarına taşımıştır. Julius Caesar’ın seferleri bu kadar başarılı bir şekilde gerçekleşmesinin en önemli nedenlerinden biri askeri ve stratejik zekası ile birlikte lejyonerlerinin ona duyduğu sadakat ve emirlerini yerine getirmedeki isteklilikleri olmuştur. Kendi adamları ile saygı ilişkisini en üst düzeyde sergileyen Caesar kısa zamanda lejyonerlerin güvenini kazanmıştır.

Ayrıca o dönemdeki generaller arasında en çok sefere çıkanlardan biri olmanın yanında askerlerine en çok ganimet bırakan da yine Caesar olmuştur. Lejyonu genişleyip güçlendikçe, Julius Caesar Roma’nın politik sahnesinde daha sözü geçen biri olma yolunda gitmiştir. Bu yolu yürüyen her politikacıdan bekleneceği gibi doğal olarak düşmanlarının sayısı da artmıştır. Gerek suikast girişimleri, gerek Caesar karşıtı dedikoduların yayılması olsun, Caesar’ın yükselişi sırasında birçok engeli olmuştur.
Bunlardan biri Julius Caesar’ın iki müttefiki olan Pompei ve Marcus Licinius Crassus arasında olan düşmanca ortamın oluşmasıdır. Crassus ve Pompei arasındaki bu düşmanca ortam Julius Caesar’ın yükselişini sekteye uğratacak potansiyele sahipken, Julius Caesar, Pompei ve Crassus arasında arabulucu görevi üstlenmiştir. İki adamın da güvenini kazanıp onları müttefik olmanın düşman olmaktan çok daha kazançlı olduğuna ikna etmiştir.

Bu şekilde Julius Caesar’ın Roma üzerindeki etkisi güçlenirken bir yandan da Marcus Licinius Crassus ve Pompei arasında çıkabilecek bir askeri çatışma önlenmiştir. Gerek arabuluculukta başarılı gerek askeri seferlerde etkili Caesar, çok geçmeden Roma Senatosu’nun da onayını kazanmıştır. Böylelikle halk üzerindeki etkisini ve sevilirliğini güçlendirecektir.

Julius Caesar’ın Politik Çalışmaları

Julius Caesar M.Ö. 49’da yaşam boyu yönetici ya da dictator olarak ilan edildikten sonra Konsül olduğu dönemlerde yaptığı çalışmaları herhangi bir şekilde askıya almamış veya bırakmamıştır. Caesar seferlerine devam etmiş ve halkı getirdiği ganimetler ile kalkındırmıştır. Bununla birlikte sefere çıkmadığı dönemlerde Caesar’ın ilgi odağı Roma toplumu ve halkı olmuştur. Julius Caesar bayındırlık, kültür, sanat ve kalkınma alanlarında Roma toplumunu bir ileri noktaya taşımaya gayret etmiştir. İlk olarak bir nüfus sayımı düzenleyen Caesar halkın tahıl dağıtımını daha standart bir hale getirmiştir. Devlet arşivlerini düzenlemekle birlikte Julius Caesar en uzak vilayetlerden metropolitan Roma’ya kadar devleti ilgilendiren kayıtların düzenli bir şekilde tutulmasını ve referans için ihtiyaç duyulduğunda kullanıma hazır olmasını sağlamıştır.

Roma İmparatorluğu’nun dönemindeki en büyük sorunlarından biri ise kölelik ile birlikte gelen ucuz işçi topluluğu sonucunda Roma vatandaşlarının iş bulamaması olmuştur. Julius Caesar hem üretilen yiyecek miktarını arttırmak hem de Roma vatandaşlarına iş imkanı yaratmak için çiftçileri iş gücünün en az üçte birini Roma vatandaşlarından sağlamak durumunda bırakan bir yasa getirmiştir.

Julius Caesar’ın Reformları

İmparatorluk sınırları boyunca yeni koloniler kuran Caesar, potansiyel iş gücünü bu bölgelere aktararak iş imkanları oluşturmuştur. Yeni bu kolonilerde yeni şehirler oluşturarak nüfus dağılımını dengeli bir hale getirmiştir. Julius Caesar aynı zamanda hükümet binalarının sayısını arttırarak halka yine iş imkanları sunmuştur. Halkın bürokraside daha fazla sözünün geçmesine sebep olmuştur. Halk için yapılan reformlar halk arasındaki sınırları ve düşmanlıkları ortadan kaldırmıştır. Refah seviyesini yükseltmiş ve ileriye dönük bir toplum yapısı oluşturmuştur. Halk reformları yanında Caesar devlet yapısını düzenleyen reformlar da öne sürmüştür.

Julius Caesar’ın başa geçtiği dönemde yozlaşmış ve merkezi otoriteden yoksun bir şekilde yönetilen vilayetler reformlar sayesinde tekrar düzenli bir yapı kazanmıştır. Valilerin iktidar süresini kısıtlayarak Caesar valilerin bu otoriteyi kötüye kullanamayacağından emin olmuştur. Aynı zamanda Roma halkının sırtında büyük bür yük olan vergiler yeniden düzenlenmiştir. Yozlaşmış vergi memurları pozisyonlarından uzaklaştırılmış ve vergi toplama vilayetlerin sorumluluğu haline gelmiştir. Vilayetlerin vergi toplamasının faydalarından biri ise senelik hasat ve ortaya çıkan ürünün miktarına göre halktan vergi toplanması olmuştur. Böylelikle halk zor durumdan kalmamıştır ve devlet de halkın desteği ile gelirini sağlamıştır.

Julius Caesar ve Aristokratlar

Julius Caesar her ne kadar bir Konsül ve sonrasında yaşam boyu Konsül olarak halkın desteğini kolayca kazanmış olsa da, aristokratlar çevresinde Caesar’a karşı şüpheleri veya kıskançlıkları bulunan bir sürü insan olmuştur. Bunlardan en bilineni ve Caesar’ın politik yaşamında en büyük etkilerden birini bırakmış olanı eski müttefiki Pompei olmuştur. Pompei ve Caesar arasında yaşanan iç savaştan Caesar galip dönmüştür. Ancak bu Caesar’ın aristokratlar tarafından daha fazla şüphe çekmesine sebep olmuştur. Julius Caesar her ne kadar da iç savaş sırasında ona karşı kılıç kuşanmak durumunda kalan fakir halka bir af yasası çıkarmıştır. Ancak bu yine de aristokratlara ve senatoya yetmemiştir. Caear sadece avam halkla kısıtlı kalmamış, aristokratların da yarar sağlayabileceği reformlar getirmiştir. Bunların bir örneği yargı organında aristokratların daha kolay atanmasını sağlayan ve yargıda aristokrat kökenden yetişmiş yetkin memurların görev almasını öngören bir yasa olmuştur.

Julius Caesar ve Senato

Aristokratlar senatoda söz sahibi olmaya devam ettikçe bütün reformlarına rağmen Julius Caesar’a olan şüphe senatoda da oluşmuştur. Aristokratların baskın olduğu ve avam halkın neredeyse hiç temsil edilmediği bir senato toplumsal ilerlene sağlayamayacağından dolayı Caesar senatoya yönelik reformlar da yapmıştır. Senatonun yetkileri genişletilmiştir, dolayısıyla bir Konsül halkın ve İmparatorluk’un zararına sonuçlanacak davranışlarda bulunduğu takdirde senato yeni bir konsül atayabilecektir. Bu uygulama aynı zamanda tiranlık durumunu Roma yasaları çerçevesinde neredeyse yasa dışı sayılabilecek bir duruma getirmiştir. Senatodaki maksimum senatör sayısının sınırını da arttıran Caesar halkın senatoda daha etraflıca ve doğru bir şekilde temsil edilmesini sağlamıştır.

Aynı zamanda bu şekilde senatoda baskınlık durumu ortadan kalkmıştır. Aristokratlar avam halk ile neredeyse eşit sayılabilecek söz haklarına sahip olmuştur. Roma İmparatorluğu’nun sınırlarını genişletmekle kalmayan Julius Caesar, reformlar sayesinde önceden bölünmüş olan Roma halkını birleştirmiştir. Yozlaşmış devlet organlarını temizlemiş ve iç karışıklıkları ortadan kaldırarak Roma İmparatorluğu’nun refah seviyesini ileri taşımıştır. İmparatorluk ileriye dönük ve gelişen bir toplum yapısı kazandıkça Caesar halkın ve senatonun çoğunluğunun desteğini kazanmıştır. On senelik Konsüllük döneminin ardınan yaşam boyu yönetici ilan edilmiştir.

Julius Caesar ve Roma Halkı

Halkı ve devleti için sayısız reformlar sunan bir liderin halkın desteğini kazanması doğal ve beklenir bir durumdur. Halk yeniliklerinin, refahın ve ilerlemenin devamını istedikçe liderin pozisyonu güçlenir. Julius Caesar’ın durumunda ise halk Caesar ile birlikte gelen reformların devamını istediğinden dolayı Caesar yaşam boyu yönetici ilan edilmiştir. Herhangi bir şekilde zor kullanmayan Caesar, yaşam boyu yönetici sıfatını meşru bir şekile hak etmiştir. Belki de halkın Julius Caesar’a karşı duyduğu sevgi ve saygının en büyük örneği Caesar’ın ölümünden sonra olmuştur.

Julius Caesar, başını Gaius Cassius Longinus ve Marcus Junius Brutus’un çektiği aristokrat bir topluluk tarafından suikasta kurban gitmiştir. Önderlerini kaybeden alt ve orta sınıf halk çok büyük bir topluluk olarak Caesar’ın cenazesine katılmıştır. Ayrıca, Caesar’ın katilleri Brutus ve Cassius’un evlerine saldırmıştır. Halk tarafından bir kahraman ve yenilikçi olarak görülen Julius Caesar, mutlak yönetme gücünü eline almıştır. Ancak daha sonra bile herhangi bir şekilde bir tiranı çağrıştıracak eylemlerde bulunmamıştır. Aksine takip eden yıllarda onun yerine gelecek yöneticilerin yozlaşmasını engelleyecek önlemler almıştır.

Julius Caesar Gerçekten Bir Tiran mıydı?

Roma cumhuriyet olduğu dönemlerde aristokratlar tarafından yönetilen bir toplumdu. Julius Caesar’ın başa geçmesi ile birlikte halk gerçek bir demokraside olması gerektiği gibi söz sahibi olmaya başlamıştır. Roma için daha nice planları bulunan Julius Caesar halkın söz sahibi olup bürokraside güç kazanmasından rahatsızlık duyan aristokratlar tarafından katledilmiştir. Belki de gerçek tiranlar olarak kabul edilebilecek aristokratlar günümüzdeki toplum yapısına yaklaşan Roma İmparatorluğu’nu tekrar etkileri altına almaya çalışmışlardır. Julius Caesar başarılı bir general, sevilen bir yönetici ve yenilikçi bir lider olmuştur. Bununla birlikte tarih boyunca mutlak yönetim gücüne sahip olduktan sonra bir tirana dönüşmeyen nadir liderlerdendir.

Not: Bu konuyla ilgili Aristokrasi Nedir? Aristokrasinin Özellikleri başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.