Komünist Kimdir? En Ünlü Komünist Liderler

Komünizm, sınıfsız, parasız ve devletsiz bir toplumsal hareket olarak günümüze kadar bu şekilde gelmiştir. Ancak bu hale gelene kadar komünizm tarihinde bir sürü önemli isim yer almıştır. Bu komünist isimler, komünizm tarihinden asla silinmezler.

Bu yazımızda komünist kime denir, komünist kimdir? sorularına yanıt vermeye çalıştık. Ayrıca komünizm denilince ilk akla gelen, ünlü komünist liderleri de inceledik.

Komünist Kimdir?

Komünistlerin, tüm proletaryanın çıkarlarını savunan kişidir. Komünist, bütün ülke işçilerinin en kararlı kişileridir. İçileri hep ileriye götüren insandır. Komünist, proletaryanın öteki kitleleri önünde, proleter hareketin koşullarını, gidişini ve genel sonuçlarını gören bir öncüllüğe sahiptir. Bir komünistin ilk amacı, proletaryanın sınıf düzeyinde oluşması, burjuva egemenliğinin yıkılması ve proletaryanın siyasal iktidarı ele geçirmesidir.

Özetle komünist ürünlerin, sınıf karşıtlıklarına dayalı, birinin ötekini sömürmesine dayalı biçimde üretilmesinin ve sahiplenilmesinin ifadesi olan özel mülkiyetin kaldırılmasını savunan kişidir. Komünistler, işçi sınıfının amaçları ve çıkarları için mücadele ederler ama bugünün hareketi içinde hareketin geleceğini de temsil ederler.

En Ünlü Komünist Liderler

Troçki, Mao, Tito, Castro, Che gibi isimler komünizm hareketinde simgeleşmişlerdir. En bilindik ve en ünlü komünist liderler arasında yer alan bu isimleri biraz daha yakından inceleyelim.

Lev Troçki

Bu isimlerden biri olan Lev Troçki, Marksizm-Leninizm görüşündeydi. Stalin ile iktidar rekabetine girmiştir ancak kaybetmiştir. Troçki, sürekli devrim yapılması gerektiğini savunur ve devrimin tüm dünya genelinde gerçekleşmesi gerektiğini söyler. Troçki, tek bir işçi devletinin kapitalist baskılara dayanamayacağını savundu ve bu yüzden de tüm dünyada sosyalizmin gerçekleşmesi gerektiğini savundu. Artı olarak Troçki, Marx’ın komünizminin temel olarak aynı kalması gerektiğini düşündü ama Lenin’in yaptığı değişikliklerin de doğru olduğunu söyledi. Stalin ve Mao karşıtı bir devrimci olan Troçki, Sovyetler Birliği’nde “Sol Muhalefet” olarak örgütlenmiştir. Ayrıca Troçki, işçi sınıfı ve köylülerin ordusu olarak adlandırdığı “Kızıl Ordu” adında bir ordunun kurucusudur. Hatta bu ordu, tank yönünden bir müddet boyunca dünyanın bir numarası konumuna geldi.

Mao Zedong

Mao Zedong, Çin Komünist Partisi’nin kurucusu olmakla beraber aynı zamanda Çin’in de kurucusudur. Destekçilerine göre Mao, büyük bir devrimci önderdir ve Marksizmi geliştirip çok daha iyi hale getirmiştir. Mao; sınıfsız, devletsiz ve özel mülkiyetsiz bir ortamın oluşabilmesi için devleti yok ettikten sonra toprak ağaları, finansörler gibi devleti sömürge kaynağı edinenlerden kurtulmayı bir hedef olarak belirledi. Bu da ona göre sadece diktatörlükle gerçekleşebilirdi. Bunun sonucunda da 80 milyon insanı “yok ederek” tarihin en katil diktatörü konumuna geldi. Mao memleketinde o kadar çok korku salmıştı ki halk, Mao’nun kesinlikle hata yaptığını düşünse bile onun haklı olduğunu söylüyordu. Örneğin: Mao, serçelerin bitkileri yediğine inanıyordu ve serçelerin öldürülmesi gerektiğini söylüyordu ama serçeler aslında bitkilere zararlı olan böcekleri yiyordu.

Mao’nun metal eritme projesi de başarısız oldu. Herkes bulduğu ne varsa eritip hükümete veriyordu hükümet de bunlarla köprü vb. şeyler inşa ediyordu. Bunlar da dayanıksız olduğu için yıkıldı ve halk tamamen kıtlık içinde kaldı. Yiyecek bir şeyleri kalmadı ve yamyamlığa başladılar. Hükümet de buna göz yumdu. Bunlar yüzünden Mao, bir kesim tarafından da en başarısız komünist lider olarak da görülmektedir.

Josip Broz Tito

Josip Broz Tito da Marksist-Leninist görüşlere sahipti. Sosyalist Yugoslavya’nın kuruculuğu görevini üstlenen Tito, geldiği aileden ve çevreden dolayı da Marksist-Leninist bir bakış açısı kazanmıştı. Yugoslavya’da Nazi birliklerine karşı ülkesindeki komünist cephe ile birlikte direniş harekatı başlattı ve farklı etnik gruplara hitap ederek toplumu örgütledi. Bu topluma “Partizanlar” adını verdi ve Partizanlar Almanya’ya karşı gayet başarılı bir direniş gösterdi. Böylece Yugoslavya’nın federal yapısı belirlenmiş oldu. Daha sonrasında Tito, ülkenin yönetim şeklini monarşiden federal cumhuriyete çevirdi.

Fidel Castro

Küba’da doğup büyümüş olan Castro, İspanyol bir babaya sahipti. Anarşik bir yapıya sahip olan Castro, öğretmenlerine zaman zaman çıkışırdı. Babası bu huyunu hiç sevmezdi ve Castro’yu yatılı bir Katolik bir kilise okuluna aldı. Önceden de derslerinde başarılı olan Fidel, burada da başarısını sürdürmeye devam etti. Oradan mezun olduktan sonra üniversiteye giden Fidel, koyu bir solcu ortamla karşılaştı. Ayrıca bu ortam kendi içinde de kavgalıydı. Kavga eden gruplar arasında sağ görüşlüler yoktu. Anarşistler ve komünistler kavga ediyordu. Komünist görüşü benimseyen Castro, komünizm propagandalarına katıldı ve birkaç eylemde bulundu. Sonrasında Castro, devlet karşıtı bir yapıya büründü ve 42 kişiyle hükümet karşıtı bir savaşa başladı. Zamanla halkın büyük çoğunluğunu tarafına çekmeyi başardı. İnsanlar, sokaklara akın etmeye başladığında Batista hükümeti istifasını açıkladı ve Castro kardeşler liderliğinde komünist bir hükümet ortaya çıktı.

Che Guevara

Che Guevara Küba’nın tarihine adını yazdırmıştır. Gençlerin şu anda bir idol olarak belirlediği Che, ülkesi adına birçok şey yapmıştır. Che, Latin Amerika’yı karış karış dolaştıktan sonra sınıf farkının giderek arttığının farkına varıp Marksizm üzerine düşünmeye başlamıştır.Ekonomik sıkıntıları gidermenin tek yolunun devrim olduğunu düşünen Che, devrim yönünde çalışmalarına devam etmiştir. Che, aradığı devrimci kişiliği Castro’da bulunca onun ordusuna katılmış, ve beraber komünizmi getirmişlerdir.

Che, “Devrim, bir ağaçtan düşmesi beklenen elma gibi beklenmez, gidip o elmayı koparmanız gerekir.” diyerek Lenin’in devrim hakkında yaptığı yoruma katıldığını belirtmiştir. Mutlaka birinin devrim için sorumluluk alması gerekir. Ayrıca Che Guevara, komünizmin tüm dünyada olması gerektiğini söyler. Tıpkı Troçki gibi, Che de komünizmin kapitalist baskılara dayanamayacağını düşündü ve devrimin sürekli halde olması gerektiğini düşündü. Hatta Che, bu amacı doğrultusunda sevdiği ülkesi Küba’yı terk etmiş ve diğer ülkelerde de devrim yapmaya çalışırken ülkesi dışında öldürülmüştür.

Che şu anda sosyalizmin bir sembolü haline gelmiştir ve çekilen bir fotoğrafı 20. yüzyılın ünlü fotoğrafı olarak nitelendirilmiştir. Şu an günümüzde hala Che, sosyalist gençlere örnek olmaya devam etmektedir.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Komünizm Nedir? Komünizm İle Yönetilen Ülkeler başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.