Cumhuriyet TarihiOsmanlı Tarihi

Enflasyon Nedir? Türkiye’de Enflasyon Tarihi

Bu yazımızda Osmanlı Devleti’nde ve Türkiye Cumhuriyeti’nde enflasyon tarihi konusunu ele aldık. Tarih boyunca enflasyon nasıl değişmiştir sorusuna yanıt aradığımız bu yazımızda öncelikle enflasyonu tanımladık. Enflasyon nedir?

Enflasyon Nedir?

Enflasyon, bir ülkedeki malların ve hizmetlerin fiyatlarının, o ülkenin parasının değerine bağlı olarak artmasıdır. Bir malın veya hizmetin fiyatı her zaman için artabilir ancak bu durumu enflasyon olarak adlandırmak için fiyatlardaki artışın süreklilik gösteren bir sürecin parçası olması gerekir. Yoksa bir malın veya bir hizmetin fiyatının tek başına artışı enflasyon olarak değerlendirilemez. Daha iyi açıklamak gerekirse; yalnızca bir malın veya hizmetin fiyatının sürekli olarak artışı ya da tüm mal ve hizmetlerin fiyatındaki yalnızca bir seferlik bir artış enflasyon değildir. Örneğin yıllık enflasyon artış oranı üzerinden değerlendirilirse, önceki yıl 100 Türk Lirası değerinde olan bir mal yıllık %20’lik bir enflasyon artışı varsayımıyla birlikte şu an 120 Türk Lirasına karşılık gelir.

Enflasyon söz konusu değerlerin değişim oranı veya aradaki fark değil, artış hızının artması veya azalmasına bağlı bir veridir. Yani enflasyon her zaman için bu değerlerdeki artışa işaret eder. Enflasyonun azalması alım gücünün artması anlamına gelmemektedir. Enflasyonun düşmesi, fiyatların daha az artması ve alım gücünün daha az azalması demektir. Bu da fiyatlardaki değişimin çizgiye daha yakın seyretmesiyle birlikte fiyatların daha stabil bir harekete sahip olduğuna ve refaha işaret eder. Enflasyonu etkileyen birçok faktör vardır ama bunun ekonomik büyümeyle doğrudan bağlantılı olduğu tartışmasız bir gerçektir. Ülkelerin ekonomik durumlarının farklı olması da göz önünde bulundurulursa, enflasyon üzerinden ülkelerin gelişmişlik düzeyleri hakkında ipucu elde etmenin mümkün olduğu açıkça görülür.

Enflasyon Oranı Neden ve Nasıl Değişir?

Enflasyon değerleri üzerinde yapılan çalışmalar incelendiğinde bazı sebeplere ulaşılır. İlk olarak, satın alma gücünün yüksek olduğu ve piyasanın ürün miktarı anlamında zengin olmadığı durumlarda enflasyona rastlanır. Yani söz konusu durumlar arzın talebi karşılayamadığı durumlardır. Arzın, talep doğrultusunda yetersiz kalmasıyla fiyatlar artar ve dolayısıyla ithalat değerlerine kadar uzanan bir değer artışı görülür. Çok basit bir ilişkidir ki fiyatı böylesine artan mala olan talep doğal olarak azalacaktır. Bu olumsuzluk, işveren-işçi ilişkisine kadar uzanacak ve işten çıkarmalara sebep olacaktır. Bu da ülkedeki işgücü potansiyelinin boşa gitmesi anlamına gelir. Bu sefer de üretim, işgücündeki azalmadan kaynaklanan bir hasara tabii olacaktır. Üretimdeki düşüş iç ekonomiye zarar verirken, ihracat değerlerini de olumsuz etkileyecektir ve ekonomik kalkınmanın önünde kocaman bir engel olarak yerini alacaktır. Bu mevzu bahis varsayım, enflasyonun gerçekleşme hikayesinin bir özeti niteliğindedir.

Osmanlı Devleti’nde Enflasyon

Yukarıda, enflasyonun nasıl işlediği ve hangi şartlarda ekonomiyi vurduğu anlatılmıştır. Tüm bu durumların bir şeyler ifade etmeye başladığı noktada artık Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti ekonomisi enflasyon kavramı üzerinden değerlendirilebilir. Öncelikle Osmanlı Devleti’nin ekonomik yapısını gerçekten çok güçlü ve stabil tutmayı başardığını görüyoruz. Cihan Devleti olarak sınırlarının en geniş haline ulaşana kadar Osmanlı Devleti’nin ekonomik anlamda sorun yaşamaması devletin ve sisteminin çok güçlü oluşundan ve üç kıtaya hükmedişinden tahmin edilebilmektedir. Ancak bu yayılmanın doruğuna ulaştığında ve artık düşüşe geçtiğinde, ekonomik olarak da sıkıntılar yaşamaya başladığını görebiliriz.

Osmanlı Devleti’nin ilk kez kayda değer bir enflasyon sorunuyla karşılaşması 1593 yılına tekabül etmektedir. En genel ve temel olarak bu enflasyonu açıklamak gerekirse, kağıt para ve dövize dair pek bilgimizin olmadığı bu dönemde Osmanlı Devleti’nin para birimi olan akçedeki gümüş miktarını azaltması enflasyon olarak kabul edilmektedir. Artık tırmanışın sona erdiği bu dönemde padişah III. Murad’ın hükmettiği Osmanlı Devleti’nde 1 akçedeki gümüş miktarı tam olarak yarı yarıya azaltılmıştır. Osmanlı Devleti’nin ve hatta bu coğrafyanın karşılaşmış olduğu ilk enflasyon hareketi budur. Bu enflasyonun sebebi şu şekilde açıklanabilir ki, savaşların ve fetihlerin durmasına bağlı olarak ganimet gelirinin de azaldığı bu dönemde üretim yapmaksızın maaş alıp vakıf geliriyle geçinenlerin artması, yaygın refah durumu ve halktaki kolayca lüks yaşama dürtüsü; üretimin düşmesine sebep olmakla beraber ticarete de fazlasıyla zarar vermiştir.

Coğrafi Keşiflerin Osmanlı Ekonomisine Etkisi

Osmanlı’daki bu enflasyon probleminin bir diğer sebebi ise Coğrafi Keşifler bağlamında dış ekonomiyle ilgilidir. Osmanlı’nın sahip olduğu Akdeniz’in ekonomik ve ticari gücü, artık okyanuslara geçmekteydi. Bu durum için denilebilir ki Akdeniz’in dünya ticaretindeki kapital ağırlığı ve önemi yitirilmeye başlanmıştır. Coğrafi keşiflerin Osmanlı Devleti için bir diğer handikapı ise, Amerika kıtasının ve fazlasıyla yeni kaynağın bulunması olmuştur. Bu dönemde artık Amerika’dan Avrupa’ya tabiri caizse su gibi gümüş akmaktaydı. Osmanlı’nın elindeki kaynakların ve parasının bu vesileyle değer kaybetmesi bir yana, Avrupa teknolojik düzeyde Osmanlı Devleti’nin standartlarını yakalamıştı. Ancak Avrupa’nın birçok alanda ham madde bakımından Osmanlı’ya bağlılığının devam ettiği saklanamaz bir gerçekti. Memur maaşlarının zorunlu olarak düşmeye başladığı bu dönemde bile Osmanlı Devleti refahının ve ekonomisinin prestijini korumayı başarmıştır. Buna bağlı olarak denebilir ki Osmanlı Devleti ve Türkiye coğrafyası ekonomisini ve refahını yüzyıllar boyunca korumayı başarmıştır. Bu bağlamda iplerin kopacağı nokta 1912’dir.

Osmanlı Devleti’nde Akçenin İçindeki Gümüş Oranı (1469 – 1914)

20. Yüzyıl Başlarında Enflasyon

1908 yılının Temmuz ayında tekrar gündeme gelmeye başlayan enflasyon, 1912 yılının Ekim ayına kadar büyük tesirlere sahip olmadı. Daha önce hiç kimseye dokunmayan enflasyon gerçeği sonraki bir yıl içinde çok büyük oranda bir yükseliş gösterdi ve büyük zararlara sebep oldu. Yüzyıllar boyunca yönettiği neredeyse tüm cihanı bu kez karşısına almakta olan ve sayısız savaşlar içinde boy gösteren Osmanlı Devleti’nin ekonomisi, bu kez son yükselişe takriben durulan enflasyonun 1914 Temmuz-Kasım dönemindeki 4 aylık süreçte % 50’yi bulmasıyla altüst oldu. Birinci Dünya Savaşı’na girmesi ve yöneticilerinin başarısızlıkları dahilinde halkın güvenini de kaybeden Osmanlı Devleti’nde artık altını olan herkes altınlarını yastık altına saklamaya başlamıştı ve bu iç yıkım sürecinde özellikle devletin iç mertebelerinde olmak üzere türlü yolsuzluklar yaşandı. Birinci Dünya Savaşı’ndan çıkan Türkiye; askeri, sosyal, idari ve ekonomik her alanda yıkılmış bir haldeydi.

Türkiye Cumhuriyeti’nde Enflasyon

Ardından bağımsızlık ve kurtuluş mücadelelerine tanık olan bu yorgun coğrafya yepyeni bir vücuda bürünmüştü. Türkiye Cumhuriyeti varlığının ilk yıllarında, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde önemli kalkınma çalışmalarına başlamıştı. Bu girişimlerin başarılı olduğunu, dolar karşısında değerini koruyan Türk Lirasından ve hatta Cumhuriyet yıllarında görülen deflasyon değerlerinden anlayabiliriz. 1924’te 1,68 olan dolar kuru, her ne kadar süreç içerisinde 2,2’yi görmüş olsa da mevzu bahis üretim ve kalkınma planları sayesinde 1936’ya gelindiğinde 1,26 değerini çoktan bulmuştu. Genç Türkiye, bu kalkınma süreci içerisinde tüm dünyayı tehdit eden 1929 Ekonomik Bunalımı‘ndan da sağ çıkmayı başarmıştır. Öyle ki 1940 yılında bir Amerikan Doları, bir Türk Lirası ve on kuruş etmekteydi. Şöyle denebilir ki; Osmanlı Devleti’nin dibe vuran ekonomisi Osmanlı Devleti’yle birlikte tarihe karışmış ve aynı Osmanlı’nın küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti gibi sıfırdan var olan genç ve kuvvetli bir ekonomi yaratılmıştır.

Ekonomik anlamda aydınlık bir dönem geçiren Türk Lirası ne yazık ki 1940’tan sonra o kadar da güçlü kalamamıştır. Bu tarihten 1980 yılına kadar tam altı kez devalüasyona tabi tutulmuştur. 1980 yılında Süleyman Demirel ve Turgut Özal önderliğinde alınan 24 Ocak 1980 kararları neticesinde Türk Lirası rijid halden likit kura çevrilmiştir. Bu da paranın değeri artık günlük kur hareketleriyle değişecek demekti. Dolayısıyla da para da artık alıp satılabilen bir hale gelmiş ve Küresel Finans Sistemi’nin bir parçası olmuştur. Bu kararlar bağlamında ihracatın ve döviz gelirlerinin arttırılması, enflasyonun kontrol altına alınması ve ekonominin dışa açık hale gelmesi hedeflenmiştir. 1980 kararları 1987 yılına kadar başarıyla uygulanmış ve uluslararası piyasada rekabet ortamına uygun ve dinamik bir Türk Lirası söz konusu olmuştur.

Türkiye’de Ekonomik Krizler ve Enflasyon

Ancak bu durum ve dönemdeki ekonomik hamleler, Türk Lirasının güçlendiği anlamına gelmemektedir. 1980-2002 döneminde Türkiye çok büyük darbeler yemiş ve önemli sıkıntılar yaşamıştır. Ülke birçok ekonomik kriz yaşamıştır. Öncelikle bu dönemde yaşanan köyden kente göç ve aşırı nüfus artışı, pahalılık ve gelir dağılımındaki dengesizliğin sebep olduğu koşut artışı enflasyonun çok yüksek değerlere ulaşmasında önemli faktörler olmuşlardır. Ayrıca bu dönemdeki göz ardı edilemeyecek boyutta terör olayları ve en önemlisi de yaşanan askeri darbe sebebiyle milli ekonomi ve Türk Lirası çok fazla puan kaybetmiştir. Ayrıca bu dönemdeki siyasi istikrarsızlık da ekonominin düşüşünde çok önemli bir rol oynamıştır. 1960 yılından 2002 yılına kadar ülke toplam 42 yılda 24 hükümet görmüştür. Ortalama ömrü yaklaşık 21 ay olan bu hükümetlerin uzun vadeli olamayışları, ülkede bir ekonomi ve kalkınma planı oluşturulmasına engel olmuştur. 1980-90 yılları arasında 63,3 ortalamayı gören enflasyon değeri, 1990’dan 2000 yılına kadar ortalama 85,7 değerine yükselmiştir ve ayrıca 1997’nin sonunda 99,1 değerine ulaşmıştır.

Okuma Önerisi: Bu konuyla ilgili olarak Ekonomik Kriz Nedir? Türkiye’de Ekonomik Krizler başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Türk Lirasından Üç Sıfır Atılması

Türkiye’yi ekonomik olarak en acınası döneminin ardından uzun süreli bir tek parti iktidarı beklemektedir. Bu süreçte Türk Lirası önceki yirmi yıldaki enerjisini kaybedecek ve daha stabil bir çizgi izleyecektir. Türkiye ekonomisi için şöyle önemli bir nokta vardır ki bu süreçte, 1 Ocak 2005’te Türk Lirasından altı sıfır atılmıştır. Para biriminden sıfır azaltma uygulaması, yüksek kronik enflasyon yaşayan ülkelerde görülen bir operasyon olmakla beraber her zaman başarıya ulaşmamaktadır. Bunun amacı ulusal paraya itibar ve fonksiyonlarını yerine getirme özelliğini kazandırmaktır. Bu operasyonun Türkiye’de başarılı olduğu söylenebilir. Ayrıca uzun süre tek parti iktidarlığını yaşatan Türkiye’nin, siyasi istikrar sağlaması sebebiyle de bu uygulamada başarılı olduğu söylenebilir. Ancak bu dönemlerde bir miktar hizaya giren Türk Lirasına şu an baktığımızda sağladığı alım gücü ve önemli pariteler karşısındaki değeri ne yazık ki içler acısıdır.

Türkiye’de Enflasyon Oranı Nasıl Düşer?

Türkiye coğrafyası, yüzyıllar önce esintisini ilk kez hissettiği enflasyonun rüzgarından bugün kaçamamaktadır. Osmanlı Devleti’nin gittikçe gümüş miktarı azalan akçeleriyle birlikte gömüldüğü bu topraklarda, ekonomi her geçen gün büyüyen bir problem haline gelmektedir. Cumhuriyet döneminde güçlenen ve dünyanın en güçlü paralarına kafa tutan Türk Lirası, yakın geçmişteki ve günümüzdeki siyasi hareketlerin ve diplomatik ilişkilerin etkisinde her geçen gün değer kaybetmektedir. Stabilize olamayan siyaset ve uluslararası dengeler bağlamında gücünü yitirmektedir. Halkın yönetime ve siyasi yapılara güveni bu değerleri değiştiren önemli faktörlerdendir.

Aynı zamanda üretim ve kalkınma amacıyla yapılacak hareketler, bu sayılara değer kazandıracak önemli etkenlerden olmakla beraber teknoloji çağının her geçen gün gelişmekte ve güçlenmekte olan, rekabetin son noktada olduğu dünya piyasasına dahil olabilmek adına gerekli girişimlerdir. Paranın değer kazanması için üretmek gerekir. En saydam tanımıyla üretmek, ekonominin temelidir. Üretime önem vermek, hem süreç içerisinde kalkınmayı sağlayacak hem de yalnızca paranın değil ülkenin de değerlenmesine yardımcı olacaktır. Üretmeyen bir ülkenin, dünyanın güçlü ekonomileri arasında olmayı beklemesi mantık dışı ve zavallıcadır.

Not: Bu konuyla ilgili olarak Para Nedir? Paranın Tarihi başlıklı yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Konuyla İlgili Yazılar

Başa dön tuşu

Metin kopyalamanın açılabilmesi için
lütfen web sitemizdeki herhangi bir reklama
tıklayarak bize destek olunuz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olunuz. Anlayışınız için teşekkür ederiz.